Quantcast
Channel: Eğitim – BilgilerSitesi.Com
Viewing all articles
Browse latest Browse all 383

2013 Yeni Hikaye Kitabı Özetleri Roman Özeti Kısa ve Öz

$
0
0

Etiket:  kitap özetleri uzun kısa özetler kısa roman özetleri hikaye kısa özetleri roman özetleri kısa en kısa özetler çok kısa özetler hikaye özetleri kısa ve öz

9 Kisa Kİtap Özetlerİ 

Gurur ve İhtiras
KİTABIN ÖZETİ :
Kitap,18 yy.’da yahudi bir ailenin başından geçenleri anlatıyor. Önce Almanya’ da yaşayan aile, o dönemlerde başlamış olan yahudi düşmanlığından etkilenmişlerdir. Ayaklanmacılar gösteri yaparak her tarafı dağıtmış ve taşla annenin başına vurmuşlardır.O sırada anne hamiledir. Anne ölür ve küçük kız Miriam doğar. O sıralarda ailenin en büyük oğlu David altı yaşındadır ve bütün olanlar belleğine kazınır. Bu olaylar yüzünden Baba Ferdinand ABD’ye göç eder. (more…)

KİTABIN ADI : HareM
KİTABIN YAZARI : Ömer Seyfettin
KİTABIN ÖZETİ : Sermet adında bir adam ,karısı Nazan’ın kendisini başka bir erkekle aldattığını ,karısıda Sermet’in kendisini başka bir erkekle aldattığını zannediyor.
Modern yaşamı seven , lüks olmayı seven , dürüst ve sadakatli,kalbinde hiç bir kötülük olmayan bir kadındır.Ancak o zamanlar kadınlı erkekli eğlencelere katılmak hiç hoş karşılanmazdı. (more…)

KİTABIN ADI : BEYAZ LALE
KİTABIN YAZARI : ÖMER SEYFETTİN
1.KİTABIN KONUSU: Balkan Savaşı sırasında, Bulgar asıllı bir binbaşı tarafından, Türk köylerinde özellikle kadın ve kız çocuklarına yapılan işkenceler bütün gerçeğiyle gözler önüne serilmiştir. Ayrıca buradaki Türkleri vaftizleyip Hristiyan yapıldıktan sonra nasıl öldürükleri anlatılmaktadır.Amaçları özgür bir Bulgartoplumu yaratmaktır (more…)

KİTABIN ADI:Nehrin Dönemeci
KİTABIN ÖZETİ :
Selim (Hikayenin Kahramanı) Afrika’ nın doğu sahilindendir. Sahil tam anlamıyla Afrikalıların bulunduğu bir yer değildir. Arap, Hintli, İranlı, Portekizli karışımı bir yerdir. Selim Hint Okyanusu insanıdır. Gerçek Afrika kilometrelerce içerdedir. Selim’ in Arabistan, Hindistan ve İran’ la ilişkisi vardır. Oralar aynı zamanda atalarının memleketidir. Ancak Selim Arap, İranlı yada Hintli olduğunu benimseyemez.(more…)

KİTABIN ADI:Erdem Ve Mutluluk
KİTABIN ÖZETİ :
Kendi kendinizi aydınlatan bir ışık olun.

Yalnızca kendinize güvenin.

Biricik ışık olarak

Kendi içinizdeki gerçeğe bağlı kalın

(Buda)

Akla dayanan ya da akla uygun bir otoritenin kaynağı yeterlik dediğimiz şeydir. Otoritesine saygı duyduğumuz kişi, başkalarının kendisine vermiş olduğu ve üstesinden gelebileceğine inandığı işi yeterli bir şekilde yürütür, sorumlu olduğu insanları korkutmak ihtiyacı duymadığı gibi bir takım sihirli niteliklerle hayranlık uyandırmaya da kalkmaz, (more…)

5 temel özgürlük

1 Algılama Özgürlüğü: Sağlıksız anababa çocuklarını geçmişe, geleceğe veya olması gerekene yöneltir; o an olan olayları olduğu gibi algılamalarına izin vermez. 2 Kendi düşündüğünü olduğu gibi ifade edebilme özgürlüğü: Sağlıksız anababa, çocuklarının ne düşündüğüyle ilgilenmez, ne düşünmesi ve yapması gerektiğiyle ilgilenir.Sağlıklı aile ortamı çocuğun kendine özgü algılamasını ve düşüncesinin ifade etme olanağı sağlar; sağlıksız aile, çocuğun nasıl algılaması, düşünmesi ve davranması gerektiğiyle ilgilenir, çocukları belirli bir kalıba sokmak, onlar için, çocuğun kendisi olarak gelişmesinden daha önemlidir. (more…)

KİTABIN ADI:13. Jüri
KİTABIN YAZARI John T. LESCROART KİTABIN ÖZETİ : Jennifer Witt, kocasını çok seven fakat kocasından devamlı dayak yiyen ve yaptğı şeyleri kocasına yani Lary Witt’ e beğendiremiyen bir çocuk annesi kadındır. Bu yüzden psikolojisi bozulmuş ve doktora gitmektedir. Yediği dayaklar yüzünden de vücudunda oluşan yara bereler içinde doktora gitmektedir. Jeniffer 28 Aralık Günü her zaman olduğu gibi rahatlamak için koşuya çıkar ve eve döndüğü zaman evinin etrafında bir sürü polis bulur.(more…)

KİTABIN ADI:Anka’nın Yükselişi Ve Dönüşü

KİTABIN ÖZETİ
Prof.Dr.Oral Sander bu eserinde, başlangıcından itibaren Osmanlı dış politikasını örnekleriyle birlikte titizlikle anlatmış, zaman zaman da iç gelişmelere değinerek bunların dış politikaya etkilerini ortaya koymuştur. Kitap beş bölümden oluşmaktadır: (more…)

KİTABIN ADI:Ankara’da Savaş Rüzgarları

KİTABIN ÖZETİ
Yakın tarihimize bir ışık tutmak maksadıyla, Kazım KARABEKİR’in varisleri tarafından onun notlarının toparlanmasıyla meydana gelen, bu eser yakın tarihimizle ilgili bilinmeyen tartışmaları gözler önüne sermiştir.
Kazım KARABEKİR; 1939 yılından 1946 yılına kadar olan zaman dilimi içerisinde, T.B.M.M. içerisinde olan tartışmaları gözler önüne sererken, 2′nci Dünya Savaşına girilip, girilmeyeceği, girilecekse kimin tarafında olunacağı, büyük dünya devletlerinin tarihinden gelen emellerini , bunları 2′nci Dünya savaşı ile nasıl gerçekleştirmek istediklerini, bu emellerden Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl ve ne kadar etkileneceğini anlatmaya çalışmıştır.

Dede Korkut Hikayeleri Özeti

1-DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN:

Toy edilirken Karatağ’a oturtulan ve çocuğu olmayan Dirse Han’ın bir oğlu olur ve Bayındır Han’ın boğasını öldürdüğü için Dede Korkut tarafından “Boğaç Han” olarak adlandırılır,bey olur.Dirse Han’ın 40 yiğidi, oğlanı babasına kötüler.Babası avda oğlunu oklar.Annesinin sütü ve kırçiçeği oğlanın yarasına derman olur.Oğlan, kırk yiğit tarafından kaçırılan babasını kurtarır.Dirse Han oğluna taht verir.

2-SALUR KAZANIN EVİNİN YAĞMALANMASI:

Salur Kazan,oğlu Uruz Han’ın uyarısına rağmen, Oğuz beyleriyle ava çıktığı sırada, evine üç yüz yiğidi ve Uruz’u bırakmasına rağmen düşman gelir.Eşini,gelinini ve oğlunu esir alır.Gördüğü rüya üzerine avdan dönen Salur Kazan, düşman ellerine gider.On bin koyununu düşmana vermeyen çoban da (o istemese de) kendisiyle gelir.Oğuz beyleriyle birlikte düşmanı yener ve yurtlarına dönerler.

3-KAM BÜRE BEG OĞLU BAMSİ BEYREK:

Bayındır Han’ın Oğuzları topladığı sohbete tüm beylerin oğullarıyla gelmesi üzerine, Büre Bey üzülür.Oğuz beyleri, Büre Bey için bir oğul, Bican Bey’e de doğacak oğlana vermesi için bir kız dilerler.Doğan oğlan büyüdükten sonra kendisine hediye getiren bezirgânları kafirlerden kurtarır ve “Bamsi Beyrek” adını alır.Banı Çiçekle evleneceği gece kafirler düğünü basarak Bamsi’yi esir alır.Banı Çiçek’in abisi Deli Karçar’a Yalancı oğlu Yaltacık’ın kanlı bir gömlek getirip “Bamsi öldü.” demesiyle Banı Çiçek Yaltacık’a verilir.Düğün gecesi esir bulunduğu kaleden,tekürün kızının yardımıyla kaçan Bamsi, yaşadığını Bani Çiçek’e bildirir.Sonra düğün yapılır.

4-KAZAN BEYİN OĞLU URUZ BEYİN TUTSAK OLMASI HİKÂYESİ:

Kazan Bey, oğlunun henüz bir kan akıtıp, baş kesip isim sahibi olamayışına üzüldüğünü bildirir.Oğlu da babasından nasıl savaş edildiğini, kan döküldüğünü kendisine öğretmesini ister.Kazan Han bunun üzerine oğlunu ava çıkarır, bu sırada düşman gelir ve Kazan Han savaşmaya başlar.Oğluna sadece izlemesini söylemesine rağmen oğlan babasına fark ettirmeden savaşır.Babası, oğlunu bulamaz;evde de göremeyince düşmanla savaşılan yere gelir.Oğlunun kılıcını görünce onun esir düştüğünü anlar.Düşmanla tek başına savaşa giden Kazan Bey, yenilir.Bunun üzerine Hatun kırk kızla ve diğer Oğuz beyleriyle kafirleri yener.Oğuzlar yurtlarına dönerler.

5-KOCA DUHA OĞLU DELİ DUMRUL HİKÂYESİ:

Duha Koca oğlu Deli Dumrul, bir kuru çayın üstüne köprü diker, geçenden de geçmeyenden de akçe alır.Bunun sebebini de erliğinin, yiğitliğinin yayılması olarak açıklar.Köprü üstünde birinin ölmesi üzerine Deli Dumrul, bu yiğidin canını alan Azrail’in gelip kendisiyle savaşmasını ister.Bu başkaldırı üzerine Allah, Azrail’i Deli Dumrul `un canını alması için yollar.Deli Dumrul, Azrail’i bir türlü yakalayamaz ve Allah’ın birliğine iman eder.Bir can getirmesi şartıyla canı bağışlanacak olur.
Annesi de babası da can vermeyi kabul etmez.Artık öleceğine inanan Deli Dumrul, karısıyla helalleşmeye gider.Karısının kendisine canını vermesini istemesi üzerine Allah’a “Ya ikimizin canını de canını al ya ikimizi de yaşat.” der.Allah ikisine de 140′ar yıl ömür verir.Annesi ve babasının da canını alır.

6-KANLI KOCA OĞLU KAN TURALI HİKÂYESİ:

Kanlı Koca adında bir Oğuz eri kahraman oğlu Kan Turalı’ya onu evlendirmek istediğini söyler.Ancak oğlan, aradığı kadar kahraman, gözü pek bir kız bulamaz.Babası arar ve Trabzon tekürünün kızının tam oğlunun istediği gibi bir kız olduğuna kanaat getirir.Bir aslanı, bir boğayı ve bir deveyi öldürmek şartıyla verilecek olan kızı, Kan Turalı bu şartları gerçekleştirerek alır. Evlendikleri gece kafirlerin saldırısına uğrar ve savaşırlar. Savaş devam ederken Selcen Hatun eşini arar, bulamaz. Bulduğu yerde de yardım eder. Selcen Hatun’un düşmanı yendiği için övüneceğini düşünen Kan Turalı, Selcen’i öldürmeye karar verir. Ok çekerler; ancak Selcen, okunun başındaki demiri çıkartmıştır. Selcen’i böylece deneyen Kan Turalı ve Selcen, yurtlarına dönerler.

7-KAZICIK KOCA OĞLU YİĞENEK HİKÂYESİ:

Bayındır Han’ın İç Oğuz beylerini sohbete çağırdığı bir gün, aralarından Kazılık Koca denilen bir bey Bayındır Han’dan akın ister. İzin alınır, Kazılık Koca yararlı ihtiyarlarla birlikte Karadeniz kenarındaki bir kaleye gider. Kalenin Tekürü Kazılık Koca’yı aklar ve esir alır. 16 yıl esir kalan Kazılık Koca’nın 16 yaşına gelmiş olan oğlu Bayındır Han’a giderek babasını kurtarmaya gideceğini söyler. Yanına 24 sancak beyini de alır. Yola çıkmadan gördüğü rüyada Dede Korkut’tan öğütler alan Yiğenek, Allah’a sığınıp dualar ederek tekürü yener. Babasını kurtarır.

8-BASAT’IN TEPEGÖZÜ ÖLDÜRMESİ HİKÂYESİ:

Basat, Uruz Bey’in Oğuzlar’ın göçü sırasında düşürülüp bir aslan tarafından büyütülen oğludur. Uruz’un çobanı Oğuzlar’ın yaylaya göç ettikleri sırada bir peri kızıyla çiftleşir. Peri kızı, bunun acısını Tepegöz’ü (çobandan olan çocuğu) Oğuzlar’ın içine salarak çıkarır. Tepegöz, çocukların kulaklarını, burunlarını yer; adamları yiyerek öldürür. Basat’ın kardeşi Kıyan Selçuk da Tepegöz yüzünden ölmüştür. Basat gider ve kardeşi uğruna Tepegöz ile savaşır. Önce gözünü yok eder;sonra da öldürür.

9-BEGİL OĞLU EMREN’İN HİKÂYESİ:

Bayındır Han, Gürcistan’dan haraç olarak bir kılıç, bir çomak, bir at geldiğini görünce kızar. Bunları yiğitlere, boylara veremeyeceğini söyler. Dede Korkut, bu üç haracın da bir yiğide verilmesi yönünde akıl verir. Begil Yiğit, bunları kabul eder. Haraçları alan Begil Yiğit, Gürcistan sınırına yerleşir. Oğuz’a geldiğinde Kazan Bey’in Begil Yiğide avda hünerli olduğunu; ancak bu hünerin ata bağlı olduğunu söylemesi üzerine darılır. Oğuzlara başkaldırışından onu ancak karısı döndürür ve ava çıkmasını söyler. Av sırasında sağ uyluğunu kıran Begil, bunu bir süre saklar. Açıklaması üzerine Tekür bunu duyar ve Oğuz üstüne yürür. Begil oğlu Emren direnir. Allah ona kırk er gücü verir, böylece kafirler yenilir.

10-UŞUN KOCA OĞLU SEĞREK HİKÂYESİ:

Uşun Koca adında birinin Eğrek ve Seğrek adında iki oğlu vardır. Eğrek, bir gün beyleri çiğneyip Kazan Bey’in karşısına gelir, oturur. Ters Uzamış adında bir bey ona baş kesmediğini, kan dökmediğini,aç doyurmadığını, burada ne aradığını sorar. Eğrek, baş kesmenin, kan dökmenin hüner olduğunu öğrenince Kazan Han’dan akın diler. Kazan Han, kabul eder; üç yüzer verip gönderir. Bu akın sırasında esir düşer. Kardeşi Seğrek, onu kurtarmaya gider. Kafirler, Eğrek kardeşini tanımadığı için bir tuzak kurmak isterler. Seğrek’in bir deli olduğunu, yoldan geçenlerin ekmeğine el uzattığını, bunun üstüne yürürse onu serbest bırakacaklarını söylerler.Eğrek gidince bu kişinin kardeşi olduğunu öğrenir. Kafirleri yenerler. Yurtlarına dönerler.

11-SALUR KAZANIN TUTSAK OLUP OĞLU URUZUN ÇIKARDIĞI HİKÂYESİ:

Tarabuzan Tekürü Salur Kazana bir şahin gönderir. Salur Kazan şahincibaşına haber vererek ava çıkacağını söyler. Av sırasında şahin, Taman’ın Kalesine iner. Şahinin arkasından gittiği sırada Salur Kazanın uykusu gelir, 7 gün uyur. Taman, Salur Kazan’ın Oğuz beyi olduğunu öğrenince onu esir alır. Taman’ın eşinin isteği üzerine esir edildiği kuyudan çıkarılan Salur Kazan’dan kafirleri övmesi istenir, ama o övmez. Kardeşi ve oğlu olduğu için de öldürülemez. Oğlu Uruz, Salur Kazan’ı kurtarmaya gelir. Kazan ile oğlu savaştırılır ve Uruz babasını yaralar. Tam bu sırada Kazan Bey Uruz’a babası olduğunu açıklar. Uruz, babasının elini öper, yurtlarına dönerler.

12-İÇ OĞUZ DIŞ OĞUZ ASİ OLUP BEYREK’İN ÖLDÜĞÜ HİKÂYESİ:

Kazan 3 yılda bir İç ve Dış Oğuz beylerini toplar, helalini alır, nesi var nesi yoksa yağmalatırdı. Yine Kazan’ın evini yağmalattığı bir zaman Dış Oğuz beyleri gelmez, İç Oğuz beyleri yağma eder. Bunun üzerine Dış Oğuz beyleri Kazan’a düşman olur. Kılbaş adında bir bey Dış Oğuz beylerinden Aruz’un evine gider ve Dış Oğuz beylerinin Kazan Han’a kin beslediğini öğrenir. Kıbaş gittikten sonra Dış Oğuz beyleri yemin eder, Beyrek’in bu yemine katılmasını yoksa öldürüleceğini söylerler. Beyrek, kabul etmez,ancak Dış Oğuz beyleri de Beyrek’e kıyamaz. Aruz Bey, Beyrek’in sağ uyluğunu keser. Beyrek öleceğini anlayınca Kazan Han’a kanını yerde bırakmamasını vasiyet eder. Kazan Bey bunun üzerine İç Oğuz beylerini toplayarak Aruz’un evini yağmalar, kendisini öldürür. Kazan, Dış Oğuz beylerini affeder…

HİKAYE ÖZETLERİ

 

Kaşağı

(Ömer Seyfettin)

Konu

               Kardeşine iftira atıp, onun ölümünden sonra vicdan azabıyla yanıp tutuşan bir çocuğun dramı anlatılmaktadır. 

Özet

Annesi, İstanbul’a gittiği için kendisinden bir yaş küçük olan kardeşi Hasan’la artık Dadaruh’un yanından hiç ayrılmaz. Bu, babasının seyisi, yaşlı bir adamdır. En sevdikleri şey atlardır. Dadaruh’la birlikte onları suya götürmek, çıplak sırtlarına binmek, onlar için çok zevklidir. Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, gübreleri kaldırmak eğlenceli bir oyundan daha çok hoşlarına gider. Dadaruh eline kaşağıyı alıp işe başladı mı, tıkı… tık… tıkı… tık… tıpkı bir saat gibi… yerinde duramaz, bunu gören küçük çocuk ben de yapacağım! diye tutturur.

O vakit Dadaruh, onu Tosun’un sırtına koyar, eline kaşağıyı verir,

- Hadi yap! Der.

Bu demir gereci hayvanın üstüne sürter, ama o uyumlu tıkırtıyı çıkaramazdı.

Her sabah ahıra gelir gelmez,

- Dadaruh, tımarı ben yapacağım, der.Ama adam izin vermez ancak boyu at kadar olunca yapabileceğini söyler.Boyu atın karnına bile varmıyordu. Oysa en keyifli, en eğlenceli şey buydu. Sanki kaşağının düzenli tıkırtısı Tosun’un hoşuna gidiyor, kulaklarını kısıyor, kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu. Tam tımar biteceğine yakın huysuzlanır, o zaman Dadaruh, “Höyt..” diye sağrısına bir tokat indirir, sonra öteki atları tımara başlardı.Bir gün yalnız başına kalır. Hasan’la Dadaruh dere kenarına inmişlerdi. İçimde bir tımar etmek hırsı uyanır. Kaşağıyı arar, bulamaz. Annesinin bir hafta önce İstanbul’dan gönderdiği armağanlar içinden çıkan fakfon kaşağı, pırıl pırıl parlıyordu. Hemen alıp, Tosun’un yanına koşar,  karnına sürtmek ister fakat rahat durmaz.

- Sanırım acıtıyor? Diye düşünür.

Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine bakar. Çok keskin, çok sivridir. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başlar. Dişleri bozulunca yeniden dener. Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar. Öfkesini sanki kaşağıdan çıkarmak ister. On adım ilerdeki çeşmeye koşar. Kaşağıyı yalağın taşına koyup yerden kaldırabildiği en ağır bir taş bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başlar. İstanbul’dan gelen, üstelik Dadaruh’un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezip, parçalar. Sonra yalağın içine atar. Babası çeşmeye bakarken, yalağın içinde kırılmış kaşağıyı görür; Dadaruh’a yanına çağırınca  çok korkar. Dadaruh şaşırır, kırılmış kaşağı ortaya çıkınca, babası bunu kimin yaptığını sorar.Dadaruh,

- Bilmiyorum, der.

Babasının gözleri ona döner, daha bir şey sormadan, çocuk kaşağıyı kardeşi Hasan’ın kırdığını söyler. “Dadaruh uyurken odaya girdi. Sandıktan aldı. Sonra yalağın taşında ezdi” der.

Babası Hasan’I çağırır.

-Bu kaşağıyı niye kırdın?diye sorar.

Hasan, Dadaruh’un elinde duran alete şaşkın şaşkın baktıp, sarı saçlı başını sarsarak,

- Ben kırmadım, der.

- Doğru söyle, darılmayacağım. Yalan çok kötüdür, der babası. Hasan inkârda direnir. Baba öfkelenir. Üzerine yürür “Utanmaz yalancı” diye yüzüne bir tokat indirir.

- Götür bunu eve; sakın bunu bir daha buraya sokma. Hep Pervin’le otursun! diye haykırır.

Artık ahırda hep yalnız oynar. Hasan eve hapsedilir. Annesi geldikten sonra da bağışlanmaz.Annesi onun iftira atabileceğine hiç ihtimal vermez.

Ertesi yıl anne, yazın gene İstanbul’a gider.Hasan’a ahır hâlâ yasaktır. Bir gün birdenbire hastalandı.  Doktor “Kuşpalazı” der. Babası yatağın başucundan hiç ayrılmaz. Hizmetçi kardeşinin öleceğini söyler ve çocuk  ağlamaya başlar. Gece uyuyamaz, uykuya dalar dalmaz Hasan’ın hayali gözünün önüne gelir “İftiracı! İftiracı!” diye karşısında ağlar. Pervin’i uyandırır. Hasan’ın yanına gitmek istediğini ve babasına bir şey söylemek istediğini söyler.Yarın söylersin, der.Sabaha kadar gene gözlerini kapayamaz. Hava henüz ağarırken Pervin’i uyandırır. Ama zavallı suçsuz kardeşi, o gece ölmüştür.

Ana Fikir

Yalan söylemek kötü bir alışkanlıktır. Yalan ve iftira sonucunda geri dönülmez şeyler olabilir.

Şahıslar ve Olaylar

   Büyük çocuk: Hasan’ın abisidir.babasından çok korkar.Atları çok sever.

    Hasan: Küçük kardeştir.O da babasından çok korkar ve atları çok sever.Geçirdiği hastalık ölümüne sebep olur.

    Dadaruh: Evin seyisidir. Bütün zamanını atlarla geçirmekyen çok zevk alır.İki çocuğu da çok sever.

    Pervin: Evin hizmetçisidir. Çok yumuşak kalplidir ve herşeyi açıkça söyler.Bir o kadar da sulugözdür.

 Baba: Çocuklarının üzerinde büyük bir otorite sahibidir. Çocukları onu çok sever ama ondan çok korkarlar. 

Anadolu Notları
(Reşat Nuri Güntekin)

KİTABIN KONUSU
Bir Anadolu gezisindeki yaşanan olaylar.

ÖZETİ
Kitap birçok kısa notlardan oluştuğu için içinde birçok olaylar vardır. Bunlardan birkaçını sizlere anlatmak ve özetlemek istiyorum. “Trende” adlı notunda trene bindiği andaki hissettiklerini yazıyor. Trende en büyük zevk vagonda bir yolcunun olmamasıdır. Bu yüzden her duruşta gelen yolcuya ! “Burada biri var. Kantine gitti. Şimdi gelir” diyerek onun gitmesini bekliyordu. Bazen de uğurlamaya gelenleri yanına oturtturmak ve tren hareket edinceye kadar bekleyip daha sonra salıvermektir.

Yazarın kullandığı en büyük taktik hasta numarasıdır. Yüzüne bir tülbent bağlayıp, parmağıyla gözünün etrafına bir parça sigara külü bulaştırıvermiş. Daha olmazsa “vallahi bilmem birader, bizim dayı yılancıktan öldü. Bize de mi geçti nedir ?” diye konuşuverir. Herifi koydunsa bul….

Şoför notunda da kamyoncunun bir yol boyunca karşılaştığı tuhaf olayları anlatmaktadır. Yazarın en ilgisini çektiği olay yolda süregelen tel olayıdır. Her arabada tel vardır fakat yolda aracı bozulduğunda araç durup beklerken, yayına gelen kamyoncu ona tereddüt etmeden telini verir. Az ileride kendi aracıda bozulduğunda teli verdiğine pişman olur. Yazarın titiz ve seçici olması yazdığı notlardan da belli oluyor. Yatak çarşafları adlı notunda yazar, yatak çarşaflarına dikkat ediyor. Hiçbir zaman kendi gözüyle görmediği çarşaf değişimi için görevliye başvurur ve bizzat değiştirir. Ama bu onun için yine yeterli değildir. İçinde “ya diğer yataktan çıkartıp getirmişse” diye bir ukte kalmıştır.

Su onun için en önemli varlıktır. Yanında ihtiyatte mutlak bir su bulunmaktadır. Su bulunmazsa gidip maden suyu alıp onunla idare edermiş.

“Yolda Hastalık” notunda ise, geçirdiği hastalığı kendi kendine geçirmeye çalışıyor. Bilgili olmasına rağmen rezil olmamak için otele çekilip terlemek suretiyle hastalığından kurtulmaya çalışmaktadır.

Tulüyat Tiyatrolarda yazarın kitabında 3 bölümde yer almaktadır. Onun için tiyatronun kültür ve gelişme bakımından önemi büyüktür. Fakat, köylere gelen tiyatrocular ve özellikle bayanların giyiniş tarzı köylü erkekleri kışkırtıyor ve köyle fitne yarattığı için genellikle tiyatrocular kovuluyordu. Onun için otelde yalnız olarak yatmak huzur ve güvence vermektedir. Fakat, son anda gelen davetsiz misafir onun rahatını bozar ve hiç tanımadığı kişiyle yatmanın verdiği tedirginlik onu rahatsız etmektedir.
Fare adlı notunda da paranın ne denli önemli olduğunu ve onun için şantaj bile yapıldığını belirtmektedir.

Son notu olan “Bir dost Tenkidine Cevap” adlı notunda da dostunun birinci kitaptaki eleştirilerine cevap veriyorlardı. Dostu, ona bu hatıra türü notlarını roman metoduna kaçmış olduğunu belirtmiştir.

ANA FİKİR
Kısa olaylardan oluşan bu kitap ; Anadolu güzellilerini, yöre halkının yaşam tarzlarını anlatmakta ve “Çok gezen çok bilir” atasözünü doğrulamaktadır.

ŞAHISLAR VE OLAYLAR
Kitaptaki olaylar, gerçekçi ve mantiki bir tarzdadır. Olaylarda savunulan bir taraf yoktur.

Yazar olayları kendi çıkarları doğrultusunda yazmış ve kimi zaman kendinin olaylarını, hastalıklarını ön planda tutmuş ve tasvirden kaçınmıştır. Roman tarzı yazmasını da kısa notlarda açıkça belli eder.

Köylüler, uyanık ve akıllı olduklarını tasvir etmiş ve göründüğü olmalarına rağmen bir takım hırslar-para gibi –onların şantaj yapmaya kadar götürmüştür.

Kamyoncular, birlik ve beraberliğe düşkün insanlar olarak tanınmış ve kendi eksikliğini düşünmeden ve görmeden başkalarına yardım etmeyi kendilerine bir borç bilmiştir.

Ayrıyeten birtakım kişilerin hala hurafelerden kurtulamadığı ve bu inançlarına devam ettiklerini görmekteyiz.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ
Reşat Nuri GÜNTEKİN : (1889-1956) İstanbul da doğmuş Edebiyat Fakültesini bitirmiş Liselerde öğretmenlik ve müdürlükler, Milli Eğitim Müfttişliği ve Paris Kültür Ataşeliği yapmıştır.

Reşat Nuri GÜNTEKİNİN ESERLERİ
1. Çalıkuşu Gökyüzü
2. Dudaktan Kalbe Değirmen
3. Akşam Güneşi Yeşil Gece
4. Acımak Olağan İşler
5. Damga Gizli El
6. Kızılcık Dalları Harabelerin Çiçeği
7. Eski Hastalık Sönmemiş Yıldızlar
8. Makineler Tekkesi Tanrı Misafiri
9. Yaprak Dökümü Kan Davası
10. Ateş Gecesi Kavaklı Yeller
11. Bir Kadın Düşman Leyla ile Mecnun
Son Sığınak

PİYESLERİ

Hançer Balıkesir Muhasebesi
Hülleci Tanrı Dağı Ziyafeti
Çalıkuşu (N.Cumalı) Eski Şarkı
Bir Köy Öğretmeni Yaprak Dökümü
KAYNAK: www.eogretmen.com

Öğretmen Mediha

      Okulun ilk gününde 5. sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Bayan Mediha bir yıl önce Mustafa’ yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. Ilave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu.
Bu öyle bir noktaya geldi ki, Bayan Mediha onun kâğıtlarını büyük bir
kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kâğıdın
üstüne büyük ‘F’ (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.
Bayan Mediha’nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını
incelemesi gerekiyordu ve Mustafa’nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.

Mustafa’nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu
ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli?
Ikinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

Mustafa mükemmel bir öğrenci!  Sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evdeki yaşamı mücadele içinde geçiyor?
Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek.
Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
“Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor.
Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.

 

Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı.

Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlara sarılmış hediyeleri getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti.

Mustafa’nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdı ile beceriksizce sarılmıştı.
Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. Bayan Mediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü.

Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı:

- Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz.
Çocuklar gittikten sonra, Bayan Mediha en az bir saat ağladı. O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı. Bunun yerine, çocukları eğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa’ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıftaki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.

Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa’dan bir not buldu, ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.
Altı yıl sonra Mustafa’dan bir not daha aldı Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.
Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı.

Yine Bayan Mediha’nın tüm yaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı.
Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte
diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu.
Mektup onun hala karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu
açıklıyordu. Ama simdi ismi biraz daha uzundu.

Mektup söyle imzalanmıştı,

Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru)

Öykü burada bitmiyor.
Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var.
Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu.
Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde
Bayan Mediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.

Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu?
Taşları düşmüş olan o bileziği taktı. Dahası, Mustafa’nın annesinin süründüğü parfümden sürdü. Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha’nın kulağına şöyle fısıldadı;
“Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim. Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim.”
Bayan Mediha, gözlerinde yaşlarla fısıldadı, şöyle dedi;
“Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum”.


            Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın.  (Alıntı)

PAMUK PRENSES VE YEDİ CÜCELER

       Bir kış günü bir kraliçe pencerenin önünde dikiş dikerken iğne eline batmış. Hemen bir parça pamukla elinden akan kanı silmiş. Keşke demiş kraliçe ” teni şu pamuk kadar beyaz, dudakları kan damlası kadar kırmızı ve saçları şu pencerenin pervazı kadar kara bir kızım olsa.”
Hikayenin tamamını oku »

HERKES ASLINA ÇEKER

           Bir gece sevgili aynacık yine gelmiş padişah kızının başucuna. Masalını anlatmaya başlamadan önce demiş ki:
- Sevgili padişah kızı; büyük kalpler, büyük binalar gibidir; daima kendilerini gösterir.
Hikayenin tamamını oku »

BUHUR DAĞI İLE KINALI CEYLAN

Bir varmış, bir yokmuş… Bir vakitler, herkeslerin türlü savaşlardan sonra terkettiği bir viran şehrin yanında, bir dağ varmış… Bahar geldiğinde, eteklerine dağılmış binlerce kocayemiş, ıhlamur, amber ve mersin ağaçlarından yayılan baş döndürücü koku, tüm şehri tütsülermiş…Bu yüzden halk, Buhur Dağı ismini vermiş ona eskiden…
Hikayenin tamamını oku »

KÜÇÜK DENİZ KIZI

Bir zamanlar altı güzel kızı olan bir kral varmış. Ama bu kral insanların kralı değilmiş. Ülkesi dalgaların altında balıkların değerli taşlar gibi parıldadığı bir ülkeymiş.

Hikayenin tamamını oku »

ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU

Anne Ördek sabırla yumurtalarının kırılmasını bekliyordu. Vakit tamamlanınca ördek yavruları yumurtalarından çıkmaya başladılar. Fakat en son ve en büyük yumurta bir türlü kırılmıyordu. Sonunda yumurtanın beyaz kabuğu çatladı. Diğerlerinden daha gri ve farklı olan ördek yavrusunun küçük kafası göründü. Anne ördek yeni doğan yavruya bakarak ; “Umarım değişir..” dedi şefkatle. Zaman ilerliyordu ama ördek yavrusunun

Hikayenin tamamını oku »

KURBAĞA PRENS 

Bir zamanlar yedi güzel kızı olan bir kral varmış. Bu kızların en güzeli en küçük olanıymış. Güzel günlerde sarayın yakınındaki serin gölün kıyısında altın topuyla oynamaya bayılırmış. Bir gün kız topunu havaya atmış ve beklenmedik bir şey olmuş.

Hikayenin tamamını oku »


Viewing all articles
Browse latest Browse all 383

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue