Merhaba arkadaşlar, geçen günkü yazımızda doğal kaynakların insan sağlığı ve insanlığın bekası bakımından ne kadar önemli ve gerekli olduğu ile ilgili bir takım ayrıntılı açıklamalar paylaşmıştık. Bugünkü yazımızda ise Doğal kaynaklarımızın korunması geleceğimiz açısından neden önemlidir? sorusuna kısaca maddeler halinde cevap vermeye çalışacağız.
Lafı fazla uzatıp başınızı ağrıtmadan çok kısa özet halinde geleceğimiz için doğal kaynakların korunmasının hangi sebeplerle önemli olduğuna geçelim…
Doğal kaynaklar doğada kendiliğinden var olan hava, su, toprak, bitki örtüsü, hayvanlar ve madenlerden oluşmaktadır. Bu kaynakların bir çoğunun dünyadan tamamen yok olması mümkün değildir; ancak hava ve içilebilir su kaynakları kirlenebilir; verimli toprak erozyona uğrayarak denizlerin derinlerine akabilir; bitki örtüsü orman yangınları ve insanların kullanımı sonucu yok edilebilir.
Maalesef insanlar isteyerek veya istemeyerek bu olayların tümünün yavaş yavaş gerçekleşmesine neden oluyor. Gelecekte bu kaynakların bir çoğunun canlılar tarafından kullanımı mümkün olmayacak!
İnsanların ve tüm canlıların geleceği bu kaynaklara bağlıdır. Kaynakların korunması için çeşitli önlemler alınmalıdır. Havayı kirleten tüm faaliyetler azaltılmalı, özellikle evlerde ve fabrikalarda fosil yakıt kullanımı azaltılmalı. Su kaynakları fabrika atıklarıyla kirletilmemeli; erozyonu önleyecek çalışmalar yapılarak toprak korunmalı; ormanlık alanlar ağaç dikimi yapılarak genişletilmeli, mevcut ormanlar kesilmemeli ve imara açılmamalıdır.
Eğer önlem alınmazsa gelecekte tüm canlıların yaşamını etkileyecek, hatta sonlandırabilecek felaketlerin olması kaçınılmaz görünüyor. Bizden sonraki nesillerin geleceğini güven altına almak için doğal kaynaklar verimli kullanılmalıdır.
Doğal Kaynaklarımızın Korunması Geleceğimiz Açısından Neden Önemlidir
Doğada kendiliğinden var olan kaynaklara doğal kaynak denir. Su, toprak, bitki örtüsü, hava, hayvanlar ve madenler doğal kaynaklara örnek gösterilebilir. Bu kaynakların çoğunluğunun, dünya var olduğu sürece tamamen yok olması mümkün değildir. Fakat yok olmasalar bile zarar görürler. Buna hava ve su kirliliği örnek teşkil eder. İçme suyunun kirlenmesine, denizlerin derinine akan toprak erozyonları örnek gösterilebilir. Bunun dışında büyük bir yangınla ve insanların hor kullanımı sonucunda bir bitki örtüsü yok edilebilir. İnsanlar ister istemez bu olayların gerçekleşmesine sebep oluyor. Doğal kaynakların zarar görmesi şuan için bizi çok fazla etkilemese de gelecek için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bütün canlıların gelecekleri bu kaynaklara bağlıdır ve kaynakları koruma amaçlı bir takım önlemler alınması şarttır. Hava ve su kaynaklarına zarar veren faaliyetler azaltılmalıdır, evlerde ve iş yerlerinde fosil yakıt kullanımı en aza indirilmelidir. Erozyon çalışmaları yapılmalı ve ormanlar imara açılmamalıdır.
Doğal Kaynaklarımız – Bazı Canlı Türlerinin Yokolması – Doğal Kaynaklarımızı Korumak İçin Neler Yapmalıyız – Milli Parklar
Yeryüzünde çok sayıda canlı yaşamaktadır.Canlılar, yaşamlarını çevreleriyle sürekli bir etkileşim içinde sürdürürler.Beslenme,barınma ve çoğalma gibi temel gereksinimlerini yaşadıkları bu doğal ortamdan karşılarlar.
Doğal ortamda canlılarla cansızlar arasındaki sürekli ilişkiye doğal denge denir.Doğal ortamın zarar görmesi doğal dengenin bozulmasına da neden olur.Bu da o çevrede yaşayan canlıların yok olması veya türerinin azalması anlamına gelir.
Canlılar arasında bulunduğu çevreyi en çok etkileyen ve ona zarar veren insandır.Günümüzde dünya nüfusu hızla artmaktadır.Artan nüfusun beslenme barınma vb gereksinimlerini karşılayabilmek için doğal ortam insanların bilinçsiz davranışları sonucunda bozulur.
Ormanlar tarla açmak bina yapmak amacıyla veya yangınlarla yok edilir.Oysa ki ormanlar doğal dengeyi sağlayan çok sayıda canlının barınma ve beslenme ortamıdır.Ayrıca canlı tutan, güzelleştiren, erozyonu önleyen, toprak kaymalarını engelleyen ve insanlara pek çok ürün sağlayan doğal varlıklar yine ormanlardır.Bunların yok edilmesi, orada yaşayan canlıların da tükenmesine, insanların bu ürünlerden yoksun kalmasına ve doğal ortamın bozulmasına neden olur.
Aynı şekilde sanayi artıkları ve daha başka maddelerle suların(deniz,göl ve akarsu) kirletilmesi de pek çok canlı türünün azalmasına veya yok olmasına neden olur.Av yasağına uymama ve aşırı avlanma da canlı türlerini yok eden bir başka emendir.Görülüyor ki doğal ortamın bozulmasının kaynağında hep insan vardır.İnsanın doğal ortama bu şekilde müdahalesi dünyanın zenginliğini büyük çapta yitirmesine neden olur.
Sonuçta yaşamak için birbirlerine doğrudan veya dolaylı olarak muhtaç olan canlılardan birinin yok olması doğada düzeltilemeyecek bozulmalara yol açar.Bu bakımdan doğal çevreyi korumak önemlidir.Çevrenin korunması biz insanların çevreye karşı duyarlı olmasıyla mümkündür.
Hepimize büyük yararlar sağlayan doğal çevremize karşı görevimiz, onu yok etmek değil, korumak, geliştirmek ve ondan bilinçli olarak yararlanmaktır.Bu nedenle tüm canlıları sevmeli ve doğayla dost olmalıyız.
Son yıllarda, doğal dengenin bozulmasının doğuracağı sonuçların ne kadar önemli olduğunu anlayan ülkeler, çevre korunmasına büyük önem vermeye başlamışlardır.Yurdumuzda da doğal yaşamı korumak amacıyla pek çok millî park oluşturulmuştur.Kuşcenneti,Yed i göller Kovada gölü ve Ulu Dağ millî parkları bunlara örnektir.
Doğal kaynakların önemi

Doğal kaynaklar niçin dikkatli tüketilmelidir
Hava, su, toprak, bitki örtüsü, hayvanlar ve madenler doğal kaynakları oluşturur. Doğal kaynaklar insan ve toplum hayatı için vazgeçilemez nitelikte önemli değerlerdir. Su, oksijen, bitki örtüsü, petrol gibi doğal kaynakların büyük hızla azalması, canlıların yaşam alanlarını daraltmakta, çevresel felaketlere yol açabilecek iklim değişikliklerine yol açmaktadır.
Yaşamımızı sürdürmek için en önemli kaynağımız şüphesiz doğal kaynaklardır. Hava, su, toprak, bitki örtüsü, ormanlar, hayvanlar ve madenler doğal kaynaklarımızı oluşturur. Kuşusuz bu doğal kaynakları sınırsız değildir. Bitmeyecekmiş gibi görünen bu kaynaklar, insanların bilinçsizce , rastgele davranışları sonucu hızla azalmaktadır.
Türkiye etrafı sularla kaplı bir ülke olmasına rağmen, su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık su miktarı diğer ülkelerle kıyaslandığında ülkemizin kullanılabilir tatlı su bakımından zengin değildir. İnsanlar birçok alanda (temizlik işlerinde, elektrik enerjisinin elde edilmesinde, bahçe ve tarlaların sulanmasında, deniz ulaşımında vb.) sudan yararlanır. Devlet Su İşleri’nin verilerine göre 2003 yılında sulama, içme suyu ve sanayi sektöründe mevcut su potansiyelimizin yaklaşık olarak % 36′sı kullanılabilmiştir.
İnsanların deniz, göl ve nehirlere bıraktığı atık maddeler, bilinçsizce sulama yüzünden pek çok sular kirlendi ve içerisinde yaşayan pek çok canlıların yok olmasına sebep oldu. Sanayinin hızla gelişmesi de su kaynağının tüketimini etkilemektedir. Ancak ülkelerin kalkınmasında ve iş olanaklarının oluşturulmasında sanayi kuruluşlarına da gereksinim vardır. Burada dikkat edilmesi gereken konu, suyun tutumlu bir şekilde ve kirletilmeden kullanılmasıdır.
Ormanlar insanların var oluşundan bu yana tüm canlıların hayatında çok önemli rol oynamışlardır. Ancak yüzyıllardır sürüp gelen aşırı ve yanlış kullanmalar sonucunda orman alanları gün geçtikçe daralmış, tahrip edilmiş ve günümüzde bu çok önemli doğal kaynağın korunması, geliştirilmesi ve çoğaltılması için tedbirler alınması artık zorunlu hale gelmiştir.
Bitkiler ve hayvanlar, yaşamları için gerekli oksijeni havadan alırlar. Havanın çeşitli şekillerde kirletilmesi, bu kirliliğin yağmur suları ile yeryüzüne inerek akarsu, yer altı suları ve toprağa karışması, orada yaşayan canlıları olumsuz yönde etkiler. Onların türlerinin azalmasına veya yok olmasına neden olur. Çünkü doğadaki canlıların zenginliği, sağlıklı bir çevrenin var olmasına bağlıdır.. Bunlardan, gelecek kuşakların da yararlanmasını sağlamak için onları korumalıyız. Nüfus artışına paralel olarak giderek artan bir biçimde kullanılan bu kaynaklar korunmadığı takdirde zamanla tükenme noktasına gelir. Bu durum, doğa için bir felaket oluşturur.
Yaşamın doğal kaynağı olan toprağa bırakılan zararlı katı ve sıvı atıklar, zamanla toprağın özelliğini kaybetmesine neden olur. Verimliliğini yitiren toprak, üzerinde yaşayanları besleyemez duruma gelir. Bitki örtüsünden yoksun kalan toprak, sularla taşınarak gölleri doldurur ve oradaki canlıların yok olmasına neden olur.
Doğal kaynaklarımızdan olan yer altı zenginlikleri (madenler) de insanlar tarafından bilinçsizce tüketilmesi sayesinde her geçen gün azalmaktadır. Madenlerden; sanayi alanında, enerji elde etmede ve başka alanlarda yararlanmaktayız. Yapılan araştırmalara göre çok önemli birer enerji kaynağı olan petrol, kömür ve doğal gaz, yeni yataklar bulunmazsa, aşırı kullanılmaları nedeniyle çok kısa bir zaman sonra tükenecekleri belirtilmektedir. Bu bakımdan gerek enerji kaynaklarımızı, gerekse diğer yer altı kaynaklarımızı bilinçli kullanarak onlardan daha uzun bir süre yararlanmayı sağlamalıyız.
Sonuçta yaşamak için birbirlerine doğrudan veya dolaylı olarak muhtaç olan canlılardan birinin yok olması doğada düzeltilemeyecek bozulmalara yol açar.Bu bakımdan doğal çevreyi korumak önemlidir.Çevrenin korunması biz insanların çevreye karşı duyarlı olmasıyla mümkündür.
Hepimize büyük yararlar sağlayan doğal çevremize karşı görevimiz, onu yok etmek değil, korumak, geliştirmek ve ondan bilinçli olarak yararlanmaktır.Bu nedenle tüm canlıları sevmeli ve doğayla dost olmalıyız.