Bütün dünyada birden hak özgürlük ve eşitlik fikirlerinin yaygınlaşmasına sebep olan faktörler nelerdir?
Bu yazıda kısaca özet konu anlatımı olarak hak özgürlük eşitlik ve demokrasi kavramlarının yayılmasına yol açan olaylar hakkında bilgiler paylaşıyoruz…
Sual: özgürlüğün Düyaya Yayılamasını Sağlayan Olaylar ?
Cevap: Hak, özgürlük, demokrasi kavramlarının dünyada yayılmasına yol açan olayların en başında geleni İslamiyet’inKadınlara,çocuklara ve köle hür demeden
hatta müslüman olmayanların haklarına bile tecavüz etmeyi yasaklayarak bütün insanlara sağladığı insanca yaşamayı mal,can ve namus güvenliği özgürlük ve hürriyet hakkıdır.
Günümüz koşullarında milletlerin anlaşarak birtakım genelgeler sunarak
belirlediği olaylarda aşağıda belirtilmiştir kardeşim.
ama bu güzellikler dünyaya İslamiyetle yayılmıştır aynen yukarıda belirttiğim gibi.
selametle kal.
“Hak, Özgürlük, Eşitlik ve Demokrasiİ” Kavramlarının Dünyada Yayılmasına Sebep Olan Olaylar
İlk çağ, Orta çağ ve Yakın çağ zamanlarında kadın-erkek ayrımı olmaksızın kölelik yapısı vardı, bir kısım insanlar köle olarak doğup Asiller denilen bir kısım insanların köle sayılan insanların yaşamları üzerinde tam bir hakimiyetleri vardı. Yüzlerce yıl süren bu yönetim anlayışı sonucu insanlık tarihi zulümlere hatta ölümlere sahne olan kara dönemlerden sonra, önce 1215 yılında İngiltere Kralına kabul ettirilen Magna Carta Bildirgesi ile az da olsa düzelme sağlandı. Magna Carta İnsan Hakları kavramının ilk belgesi sayılır. İnsan hakları konusunda yayınlanan bir diğer önemli bildirge Amerika’da yayınlanan Bağımsızlık Bildirgesi’dir.
Özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi kavramlar, 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi’nden sonra yayınlanan “İnsan Hakları Bildirgesi”nde gerçek yerini alacaktır.
İnsan Hakları Bildirisi kabul edildikten sonra insan haklarını geliştirme koruma ve uygulama konusunda yeni anlaşmalar yapılmış, bildiriler yayınlanmıştır.
Bunlardan belli başlı olanlar şunlardır:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 4 Kasım 1950
İnsan Hakları Bildirisinde bulunan hakları topluca güvence altına almak için Avrupa Konseyi üyelerinin üzerinde anlaştıkları metindir. Sözleşme insan haklarının korunmasını ve geliştirilmesini amaç edinir.
Birleşmiş Milletler Kadınların Siyasi Haklarına İlişkin Sözleşme 20 Aralık 1952
Birleşmiş Milletler Antlaşmasında sözü edilmiş bulunan erkekler ve kadınların hak eşitliği ilkesinin uygulanmasını dileyen her bireyin doğrudan doğruya ya da serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığı ile kendi ülkesinin kamu işlerinin yönetimine katılmak ve eşit koşullar altında kendi ülkesinin kamu hizmetlerine katılmak hakkını kabul ve Birleşmiş Milletler Antlaşması’na ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi hükümlerine uygun olarak siyasal haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma yönünde erkekler ile kadınlara eşitlik tanımayı isteyen Sözleşmeci Taraflar, bu amaçla bir Sözleşme yapmaya karar vermişlerdir
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi 20 Kasım 1959
İnsanlık ailesinin tüm üyelerinin niteliğinde bulunan onurunu ve eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu, İnsanın zorbalık ve baskıya karşı son bir yol olarak ayaklanmaya başvurmak zorunda bırakılmaması için İnsan haklarının hukuk düzeniyle korunması gerektiğini, Uluslar arasında dostça ilişkileri geliştirmeyi özendirmenin temeli olduğunu, Birleşmiş Milletler halklarının Birleşmiş Milletler Antlaşmasında temel insan haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, erkeklerle kadınların hak eşitliğine olan inancını yeniden belirttiğini ve daha geniş bir özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlamaya karar vermiş olduğunu, üye Devletlerin Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görüp gözetilmesini sağlamayı yükümlendiklerini, bu hak ve özgürlükler konusunda ortak bir anlayış oluşturmanın bu yükümlülüğün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını gözönüne alarak, Genel Kurul, toplumun her bireyi ve her organının bu bildirgeyi sürekli olarak gözönünde bulundurarak eğitim ve öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı geliştirmeye ve ulusal ve uluslararası geliştirici önlemlerle gerek üye devlet halkları, gerekse bu devletlerin yargı yetkisi içindeki ülkelerin halkları arasında bu hak ve özgürlüklerin evrensel ve etkin biçimde tanınıp gözetilmesini sağlayamaya çaba göstermeleri amacıyla tüm halklar ve uluslar için bir ortak başarı ölçüsü olarak bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder.
• Afrika İnsan ve Halklarının Halkları Şartı 26 Haziran 1981
• Birleşmiş Milletler, Yargı Bağımsızlığına Dair Temel Prensipler 29 Kasım 1985
Soru: hak özgürlük eşitlik ve demokrasi nedir hakkında kısaca bilgi veriniz ?
Hak:Hak hukuken korunan menfaattir. Hak, bireyin, diğer insanların kendi hayatlarını yaşama şekline müdahale etmeden, kendi yaşamına yön verme özgürlüğüdür. Hukuk düzeninin kişilere tanımış olduğu yetkilerdir. Bu yetkilerin belirli bir sınırı vardır aşıldığı takdirde aşan kişi cezanlandırılabilir yada bu aşmayla hakkını ihlal ettiği kişiye tazminat ödemeye mahkum edilebilir.Özgürlük:Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi istecine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet.
Demokrasi: Demokrasi tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.
Eşitlik: Yasalar yönünden insanlar arasında ayrım bulunmaması durumu.

“Hak, Özgürlük, Eşitlik ve Demokrasiİ” Kavramlarının Dünyada Yayılmasına Sebep Olan Olaylar
İlk çağ, Orta çağ ve Yakın çağ zamanlarında kadın-erkek ayrımı olmaksızın kölelik yapısı vardı, bir kısım insanlar köle olarak doğup Asiller denilen bir kısım insanların köle sayılan insanların yaşamları üzerinde tam bir hakimiyetleri vardı. Yüzlerce yıl süren bu yönetim anlayışı sonucu insanlık tarihi zulümlere hatta ölümlere sahne olan kara dönemlerden sonra, önce 1215 yılında İngiltere Kralına kabul ettirilen Magna Carta Bildirgesi ile az da olsa düzelme sağlandı. Magna Carta İnsan Hakları kavramının ilk belgesi sayılır. İnsan hakları konusunda yayınlanan bir diğer önemli bildirge Amerika’da yayınlanan Bağımsızlık Bildirgesi’dir.
Özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi kavramlar, 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi’nden sonra yayınlanan “İnsan Hakları Bildirgesi”nde gerçek yerini alacaktır.
İnsan Hakları Bildirisi kabul edildikten sonra insan haklarını geliştirme koruma ve uygulama konusunda yeni anlaşmalar yapılmış, bildiriler yayınlanmıştır.
Hak, özgürlük, Demokrasi Kavramlarının Dünyada Yayılmasına Yol Açan Olaylar
Antik çağ
Demokrasi ilk olarak eski Yunanistan‘da, şehir-devletlerinde uygulandı. Doğrudan demokrasiye çok yakın olan bu sistem Atina demokrasisi olarak da anılır. Teoride bütün yurttaşlar mecliste oy verme ve fikrini söyleme hakkına sahipti fakat o günün koşullarına göre kadınlar, köleler ve o şehir-devletinde doğmamış olanlar (metikler, yerleşik yabancılar) bu haklara sahip değillerdi. Bu sistemin en güçlü uygulayıcısı olarak Atina‘yı ele alırsak: M.Ö. 4. yüzyılda nüfusun 250.000-300.000 arasında olduğu tahmin edilir. Bu nüfusun 100.000′i Atina vatandaşı ve Atina vatandaşları arasında da sadece 30.000′i oy verme hakkına sahip yetişkin erkek nüfusu bulunduğu tahmin edilir.
Roma İmparatorluğu döneminde uygulanan devlet sistemi, temsili demokrasiye yakın bir nitelik taşımaktaydı. Demokratik haklar genellikle sosyal sınıf ayrımına göre şekillenirdi ve güç elitlerin elindeydi. Bununla beraber, Eski Hindistan’da bazı bölgelerde uygulanan sistemler de temsili demokrasiye benzetilir. Roma İmparatorluğu ile paralel olarak, kast sisteminin varlığı, gücün varlıklı ve asil bir azınlığın elinde olduğu söylenebilir.
Orta çağ
Orta çağda demokrasinin gelişme süreci içindeki en büyük olay İngiltere’de kralın yetkilerini din adamları ve halk adına sınırlayan Magna Carta Libertatum’un (Büyük sözleşme)(turkeyarena.net) ilan edilmesidir. Bu belge doğrultusunda ilk seçimler 1265 yılında yapılmıştı. Fakat bu seçimlere, yapılan kısıtlamalar sebebiyle, halkın çok az bir bölümü katılabilmişti.
Birçok ülkede devlet yönetiminde zaman zaman demokrasiye benzer uygulamalar yapılmıştı. Örneğin İtalyan şehir devletlerinde, İskandinav ülkelerinde, İrlanda’da ve değişik ülkelerde bulunan küçük otonom bölgelerde demokrasinin prensiplerinden seçim yapılması, meclis oluşturulması gibi uygulamalar oluyordu. Fakat hepsinde demokrasiye katılım erkek olma, belli miktarda vergi verme gibi standartlarla kısıtlanıyordu.
18. ve 19. yüzyıllar
18. ve 19. yüzyıllarda demokrasi, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile hızlıca yükselen bir değer haline gelmiştir. Bu yüzyıllardan önce demokrasi büyük devletlere değil, sadece küçük topluluklara uyan bir hükümet şekli olarak anılıyor ve esas itibariyle doğrudan demokrasi olarak tanımlanıyordu. Amerika’nın kurulmasını sağlayanların oluşturduğu sistem ilk liberal demokrasi olarak tanımlanabilir. 1788 yılında kabul edilen amerikan anayasası hükümetlerin seçimlerle kurulmasını ve insan hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlıyordu. Bundan daha önce de koloni döneminde Kuzey Amerika’daki kolonilerin birçoğu demokratik özellikler taşıyordu. Koloniden koloniye farklılaşmakla beraber, hepsinde belli miktarda vergi veren veya istenen bazı sıfatları karşılayabilen beyaz erkeklerin seçme hakları vardı. Amerikan İç Savaşı’nın ardından 1860′larda yapılan değişikliklerle kölelere özgürlük sağlandı ve demokrasinin temel ilkelerinden biri olan oy verme hakkı On Beşinci Anayasa Değişikliğiile tanındı ancak güney eyaletlerinde siyahlar 1960′lara kadar oy verme hakkını kullanamamışlardır (turkeyarena.net)(bkz:Jim Crow Yasaları).
1789 Fransız Devrimi’nde ise bir anayasa hazırlanarak iktidar halkın seçeceği bir parlamento ile kral arasında paylaştırıldı. Ulusal Konvansiyon hükümeti genel oy ve iki dereceli bir seçimle iş başına geldi. Fakat ilerleyen yıllarda Napolyon’un başa geçmesiyle demokrasiden oldukça uzaklaştı.
20. yüzyıl
20. yüzyılda demokrasi hızlı bir değişme ve gelişme göstermiştir. Yüzyılın başlarında, I. Dünya Savaşı’nın sonunda Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluklarının yıkılmasıyla birçok yeni devlet ortaya çıktı ve bu yeni ülkelerin devlet yönetimi genellikle, o döneme göre, demokratik sayılabilecek yöntemlere sahipti. 1929 yılında ortaya çıkan Büyük Buhran döneminde Avrupa, Latin Amerika ve Asya’da birçok ülkede diktatörler ortaya çıktı. İspanya, İtalya, Almanya, Portekiz’de Faşist diktatörlükler ortaya çıkmışken, Baltık ve Balkan ülkelerinde, Küba, Brezilya, Japonya ve Sovyet Rusya’da demokratik olmayan yönetimler iktidara geldi. Bu sebeple 1930′lar Diktatörler çağı olarak nitelendirilir.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgecilik anlayışı son buldu ve tekrar birçok bağımsız ülke ortaya çıktı. turkeyarena.net. Demokratikleşme hareketleri Batı Avrupa’da yoğunlaştı. Almanya ve Japonya’da diktatörlükler son buldu, silahlanma politikası yerine, II. Dünya Savaşı sonunda imzalanan anlaşmalarında etkisiyle, refah devleti olma amacını güttüler.
20. yüzyıldaki en büyük çekişmelerden biri de demokratik olmayan Sovyet Bloğu ülkeleriyle Batı demokrasileri arasında gerçekleşen Soğuk Savaş’tı. Komünizmi yaymaya çalışan Sovyet Rusya ile diğer demokrasi çeşitleri arasından sıyrılmış liberal demokrasiyi yaymaya çalışan ABD liderliğindeki batı gurubu arasındaki çekişme 1989 yılında son bulmuştur. Francis Fukayama Tarihin Sonu adlı makalesinde, Soğuk Savaşın bitmesiyle artık liberal demokrasinin tüm dünyada yayılacağı haberini verir. Nitekim bu demokratikleşme süreci, yakın dönemdeki Gürcistan’daki Gül Devrimi, Ukrayna’daki Turuncu Devrimi ile devam etmektedir.