Quantcast
Channel: Eğitim – BilgilerSitesi.Com
Viewing all articles
Browse latest Browse all 383

Barış İçin Savaş Sözü Ne Anlama Gelir? Kısa Yazı Kompozisyon ve Makale

$
0
0

13-12-2013 18-50-01

Öncelikle barış için savaş sözü nedir ne demektir kısaca bir fikir elde etmek ve yüzeysel olarak anlamak için ünlü sözlük sitesi Ekşi Sözlük’ten bir kaç yorum paylaşmak istedim. Bunun hemen ardında sizlere barış için savaşmak sözü doğru mudur yanlış mıdır anlamanız için  savaş ve barış ile ilgili harika yazılar ve kompozisyon örnekleri paylaştım.

*savaşmak için varolan bahane..eğer amaç barışsa, ve insanlar buna meyilliyse savşmanın gereğini anlamak mümkün değildir..illa ki kanlar dökülüp, kayıplar verip, kalpleri mi kırmak gerekir sonunda barışmak için..bu insanoğlunun yapmak istediği olaya geçirdiği kılıftır

*barışı getirmenin yolunun savaştan geçmek zorunda olduğu durum…

*”kavgayı ayırmak için kavga etmek” ile eş anlamlıdır.

*bir turk ordusu klasigi olarak:

*’baris: iki savas arasindaki durum, savasa hazirlik ani’

Barış İçin Savaş Sözü Sizce Neyi Amaçlamaktadır ?

Bu dünyada en önemli olan şey barıştır. Günümüzde her toplum varlığını oluşturmuş ve bu dünyadan neredeyse tüm ülkeler payına düşeni almıştır. Artık dünyamızda savaştan uzak durulmalı, insanlar savaşlar sebebiyle hayatlarını kaybetmemelidir.

İnsan kişisel varlığı içinde çok özeldir ve insan sadece insan olduğu için çok özel ve değerlidir. Hiçbir insan dini, dili, ırkı nedeniyle küçük görülmemeli ve aşağılanmamalıdır. Her toplum birbirine eşittir, tüm insanlar aynı haklara sahiptir. Dünyada barıştan daha güzel hiçbir şey yoktur. Bu nedenle herkes dünya barışı için mücadele etmeli bu uğurda deyim yerindeyse kişisel bir savaş vermelidir. Tüm insanların huzur ve mutluluk içinde yaşadığı bir dünya hepimizin özlemidir.

Barış için savaş sözü barış uğrunda verilecek mecazi mücadeleyi anlatmaktadır. İçinde bir tezatı barındırıyor gibi görünse de barış için kişinin kendisiyle verdiği mücadele savaşların en hatta tek olumlu olanıdır. Bu dünya hepimizin dünyasıdır ve bu dünyaya güzellik ve mutluluk katmak için herkes elinden geleni yapmalıdır.

Barış İçin Savaş Ne Demektir Anlamı Hakkında Kısaca Bilgi Verdik.

‘Barış için savaş’çılar kusura kalmasın

Kim için savaşıyorlar” sorusu sorulmaya başlanmışsa ‘barış için savaş’ doktrini çökmüştür. Barış için savaşmıyorlarmış demek ki.
Terörü mazur gösteren gerekçelerin başına ne geldi, akıbetleri ne oldu, bir düşünün. Hani hak aramak için dağa çıkmışlardı, piknik yapmaya değil? Hani savaşa âşık oldukları için değil, mecbur bırakıldıkları için öldürüyorlardı? Hani saldırgan oldukları için değil, askeri operasyonlara karşı aktif savunma pozisyonunda kaldıkları için vuruyorlardı? Hani geçerli mazaretleri vardı, meşru nefsi müdafaa yapıyorlardı? Hani akan kanın durması isteniyorsa, önce devlet operasyonları durdurmalıydı? Hani çatışmasızlığı bozan devletti, PKK değil? Hani savaş politikası yürüten devletti, PKK değil? Hani çözümsüzlük isteyen devletti, PKK değil? Hani onlar masumdu, onlar suçsuzdu, onlar barış istiyordu? Başka bir günahları yoktu hani? Hatta hani savaşmaktan başka seçenekleri yoktu, devleti barışa razı etmek için savaşıyorlardı?
Fakat ‘Bu hangi PKK’ydı? Kimse bilmiyor şimdi. Bir katliam bütün mazeretleri geçersiz kıldı. Gerekçeciler sustu, bize bir şey demiyorlar şimdi.

Dağdakiler tarafından kurşuna dizildi 
‘Barış için savaş’ repertuvarı, dağdakiler tarafından Çukurca dolaylarında kurşuna dizildi. Teröre mazeret üretme, gerekçelendirme, anlayış geliştirme ve hatta haklılaştırma siyaseti hükmünü kaybetti. Dağdakiler, o siyasi söylemin üzerine kanlı mürekkeple silinmez bir damga vurdu. Üzerinde “Bundan böyle hükümsüzdür, geçmez” yazıyor.
‘Barış için savaş’, talihsiz bir kanmaca ve kandırmaca. Çünkü kastedilen, ‘Kandil Barışı’ sağlanana dek savaşmakmış. Kandil koşullarında, dağdakilerin askeri zaferiyle gelecek bir barışmış kastedilen. Meğer ‘barış için savaş’, Kandil’in savaşı kazandığı, diğer tarafın kaybettiği şartlarda barış yapmakmış. Aslında barış değil zafermiş istenen.
Kürt kimliğinin tanınması mı, hak ve özgürlüklerin verilmesi mi, demokratikleşmenin tamamlanması mı? Bunları kazanç hanesine kabul etmiyor, zaferden saymıyor dağdakiler.
Yeni anayasa çalışmalarının resmen başladığı gün Çukurca’da anlaşıldı ki, terörün varlık sebebi olarak öne sürülen talepler birer aldanmaca veya aldatmacaymış. Kandil hangi şartlarda kazanmış olacak, söyleyebilen yok şimdi.
Kendi tabiriyle ‘Kürt sokağının müthiş ikilisi’nden biri olan Cengiz Çandar bile “PKK’nın arkasında kim var” sorusunu sormak zorunda kalıyor. Çukurca’da gördüğümüz PKK’yı tanıyamıyor Çandar, “Bu hangi PKK” diye soruyor. Katliamın ertesi günü yazdığı yazı, şu satırlarla bitiyordu: “PKK, hiçbir zaman bir ‘hayır kuruluşu’ olmadı. Doğduğu günden beri şiddeti araç olarak kullanıyor. Dolayısıyla, şiddet kullanmasında, Türkiye’yi istikrarsızlığa sevk etmek isteyen kim varsa onlar tarafından kullanılmak istenmesinde şaşılacak hiçbir yan yok. Mesut Barzani, Erdoğan’ı arayarak Çukurca eylemini ‘Türk-Kürt kardeşliğine karşı’ olarak nitelemiş. Şayet Mesut Barzani’nin kodlarını biliyorsanız, bu sözleriyle ‘Hangi PKK?’ diye sorarak, ‘PKK’nın arkasındakileri’ Tayyip Erdoğan’ın kastettiği yönde işaret ettiğini anlarsınız.”
Demek ki, Kandil barışı, aynı zamanda kim olduklarını bilmediğimiz başka güçlerin de barışıymış. Onların Türkiye’yi mutlak yenilgiye uğrattığı koşullarda varılacak bir barış.
Demek ki, PKK’yı işlediği cinayetlere azmettiren sözüm ona özgürlük mücadelesinin, hak davasının başka şerikleri, azmettirici başka çıkar sahipleri de varmış.
Ezcümle; barış için savaşı savunmak, siyasi münafıklıkmış, onu anladım. Kandil barışı, sadece PKK’nın askeri olarak kazandığı şartlarda sağlanacak bir barış demek de değilmiş. PKK’nın arkasındaki güçlerin de kazançlı çıktığı bir savaşı savunmakmış onun aslı.
Ben hâlâ çözüme inancımı yitirmedim. Ama ‘barış için savaş’a inananların bütün inandırıcılıkları silinip gitti gözümde. Kusura kalmasınlar!

Savaş İle Barış Kompozisyon

Barış içinde yaşamak son derece önemli bir ihtiyaçtır. İnsanlar barış ortamında daima huzurlu ve mutlu olur. Savaş ise insanı huzursuz ve mutsuz eder.

Tarihe baktığımızda iki büyük dünya savaşı olduğunu görürüz. Bu iki büyük dünya savaşında da oldukça büyük kayıplar verilmiş, ağır silahlar kullanılmış ve psikolojik olarak derin yaralar geriye kalmıştır. Savaşın çevreye verdiği zarar insanlarda büyük ve önemli etkiler bırakmaktadır. Savaş her yerde kötüdür. Çünkü ardında hep gözyaşı bırakır.

Barış içinde yaşamak, toplumu güçlendirdiği gibi, hayatı da kolaylaştırır. Savaş yerine barışı seçmek hayatı ve güzellikleri seçmektir. Toplumsal barış ve uzlaşma iyi yaşamanın şartıdır. Atatürk barışın insan ve toplum hayatında ne kadar önemli olduğunu belirtmek için “Yurtta barış dünyada barış” demiştir. Demokrasi, özgürlük, dayanışma, paylaşma, birlik içinde olma barışın sağlanması açısından son derce önemlidir.

Barış içinde yaşamak dünyada ve toplumda en önemli ölçütlerden birisidir. Barış tacı, saltanat tacıyla kıyaslanamayacak kadar güzel ve değerlidir. (Epicure)

Ülkemiz ve dünya için barışın önemi

İnsanoğlu yeryüzüne geldiğinden beri sürekli olarak maddi ya da manevi sebeplerden dolayı savaşlar yaşanmıştır. Devletler arasındaki anlaşmazlıklar genellikle maddi menfaat çatışmalarından kaynaklanırken bireyler arasında manevi sebeplerle de çatışmalar çıkabilmektedir.

 

Barış, toplumsal yaşam ve ülkeler arası ilişkiler açısından çok önemlidir. Savaşlar ülkelerin hem maddi hem de manevi anlamda büyük zararlar görmelerine sebep olur. Ülkeler servetlerini rakip gördüğü devletleri yok etmek için harcarlarken, kendi halkını da sefalete sürüklerler. Dünya üzerinde huzur ve refah ortamı bozulurken insanların birbirlerine güvenememesi ve daima şüphe içinde yaşamalarına sebep olur. Dünya tarihini incelediğimizde yüzlerce savaş ve her savaşın binlerce acıklı öyküleriyle karşılaşırız. Sevdiklerini bir hiç uğruna kaybeden analar, eşler ve en önemlisi yetim büyümek zorunda kalan masum çocuklar.

 

Savaşların yaşanmasının en büyük sebebi “hırs” denen o kötü duygudur. Hırs, hep daha fazlasını istemek elindekiyle yetinebilmesini bilememektir. Oysaki insanoğlu adaletli paylaşmayı bilmiş olsa dünyanın kaynakları herkes için yeterlidir. Adalet ve başkalarının haklarına saygı duymayı gerçek anlamda insanoğlu öğrendiği zaman barış ve güzellikler evrenin her yanına yayılacaktır. İnsanlar birbirleriyle paylaşmanın tadına vararak korkularından ve bencilliklerinden kurtulacaklardır. Savaş denen o karanlığı yırtarak aydınlık ve güzel günleri birbirleri ile yaşayacaklardır.

 

Savaş, acılar ve hıçkırıklar dolu bir olaydır. Bunun en kötü yüzünü şüphesiz bu savaş denen illeti yaşamak zorunda kalmış olanlar bilir. Savaşı yaşamış olanların en başında ise hiç şüphesiz askerler vardır ve o askerler barışın değerini hepimizden çok iyi bilir. İşte o askerlerin en büyüklerinden olan Gazi Mustafa Kemal ” Yurtta barış, dünyada barış” diyerek bize en güzel öğüdü verirken en doğru  yolu da gösteriyor.

Barış İle İlgili Kompozisyon

Barış ile ilgili kompozisyon / yazı

Barış, Bir çırpıda ağzımızdan çıkan bu kelime insanoğlu için büyük bir öneme sahiptir. Barış aynı zamanda insanlık, medeniyet, gelişim ve salt mutluluk anlamına gelmektedir.

İnsanoğlunun tarihi incelenirse en güzel günlerin dönemlerin hep barış dönemlerinde yaşandığına şahit olursunuz. Barışın karşıtı olan savaş her zaman açgözlülük, tahammülsüzlük ve kendini beğenmişlik temelli olarak çıkmıştır. Aslında en büyük savaşlar o doyuramadığımız insani egolarımız ve kendi bencilliğimizdir. Zengin ülkeler daha zengin yaşayabilmek ve ya en azında o çizgiyi kaybetmemek için kaç kere savaş çığırtkanlığı yaparak barışı bozmuşlardır diye bir tarih kitaplarını karıştıracak olsanız ismi farklı ancak niyeti aynı o kadar çok barışı bozmak için sebep bulursunuz ki şaşırır kalırsınız.

O halde herşeyin başı olan kişisel eğitim yine burada devreye giriyor. Gelecek yüzyıllarda belkide ülke sınırları olmayacak belki de en büyük suç ayrımcılık ve savaş çığırtkanlığı olacak. İnsanlık mutlaka o düzeye eninde sonunda ulaşacak ancak bu gelişmeyi biz görebilecekmiyiz işte bu şüpheli…

Barış ne olursa olsun korunabilen bir durum olduğu unutulmamalıdır. Barışı keyfi ve ya açgözlülükleri sebebi ile bozacak her türlü şerden uzak durabilmeyi başarabilmek için herkesin dirayetli olması şarttır aksi halde insanoğlu bir felakete doğru kendi elleri ile sürüklenecektir.ü

Tüm dünyaya barışın hakim olduğunu düşünerek gözlerinizi kapatın. Sınrıların olmadığı farklılıkların zenginlik ve güzellike kabul edildiği kimsenin kimseden üstün olmadığı sanatın, insanlığın edebiyatın öncelikli olduğu bir dünya. Bunlar hayal değil yakın ve ya uzak bir gelecekte olacak ancak ilk şart barış…

Savaş ve Barış ile ilgili kompozisyon

Barış içinde yaşamak son derece önemli bir ihtiyaçtır. İnsanlar barış ortamında daima huzurlu ve mutlu olur. Savaş ise insanı huzursuz ve mutsuz eder.

Tarihe baktığımızda iki büyük dünya savaşı olduğunu görürüz. Bu iki büyük dünya savaşında da oldukça büyük kayıplar verilmiş, ağır silahlar kullanılmış ve psikolojik olarak derin yaralar geriye kalmıştır. Savaşın çevreye verdiği zarar insanlarda büyük ve önemli etkiler bırakmaktadır. Savaş her yerde kötüdür. Çünkü ardında hep gözyaşı bırakır.

Barış içinde yaşamak, toplumu güçlendirdiği gibi, hayatı da kolaylaştırır. Savaş yerine barışı seçmek hayatı ve güzellikleri seçmektir. Toplumsal barış ve uzlaşma iyi yaşamanın şartıdır. Atatürk barışın insan ve toplum hayatında ne kadar önemli olduğunu belirtmek için “Yurtta barış dünyada barış” demiştir. Demokrasi, özgürlük, dayanışma, paylaşma, birlik içinde olma barışın sağlanması açısından son derce önemlidir.

Barış içinde yaşamak dünyada ve toplumda en önemli ölçütlerden birisidir. Barış tacı, saltanat tacıyla kıyaslanamayacak kadar güzel ve değerlidir.
________________________________________________________________________

Bir tek çocuğun hayatını kurtarabileceğimi bilsem vatanımdan, bayrağımdan, dinimden, ırkımdan vazgeçerim

Bir Kürt çocuğunu bir Türk çocuğundan, bir Yahudi çocuğunu bir Arap çocuğundan, bir Amerikalı çocuğu bir Iraklı çocuktan ayırt etmem

Hiçbir çocuğun ölümü sevindirmez beni

Onların hepsi çocuk

Vurulup yıkıldıklarında, sönmekte olan gözleriyle son kez hayata bakıp başları toprağa düştüğünde, onlar sadece ölü çocuk oluyorlar

Hep merak ederim, eğer “savaş ilan edenlerin ve savaş kışkırtıcılığı yapanların çocukları cephenin en ön mevzilerindeki ilk birlikte yer alacaklar” diyen bir kural olsaydı, tarih bu kadar çok savaşa şahit olur muydu?

Yarın sabah yapılacak ilk saldırıda ölecek ilk askerin kendi oğlu olduğunu bilerek kaç siyasetçi, kaç general savaş kararı verecek, kaç gazeteci “hadi çocukları cepheye gönderelim” diye bağıracaktı

Savaş isteyecekler miydi o zaman?

Savaşa gönderecekler miydi çocukları?

Ve eğer aralarından biri, ilk ölecek askerin kendi çocuğu olacağını bilerek savaşa karar verecek olsaydı onu “bir kahraman” olarak mı yoksa “oğlunun ölümüne kayıtsız kalan taş kalpli bir canavar olarak mı” görecektik?

Soracak mıydık kendimize, “yeryüzünde insanın evladından daha kıymetli bir toprak parçası var mı?” diye

Her savaşta ilk ölen bir çocuk var

O “başkasının” çocuğu olduğu zaman mı savaştan rahatça sözediliyor?

Siz bir insanın savaşta nasıl öldüğünü hiç düşündünüz mü?

Önce bir vınıltı duyulur, uğursuz, ürkütücü bir vınıltı, başını kaldırıp gökyüzüne bakarsın, o vınıltı ani bir homurtuya dönüşür sonra, bir karaltı süratle yaklaşır ve dehşetli bir patlamayla etrafındaki hava boşalır, kolların, bacakların patlamanın olduğu yerden uzaklaşan havanın korkunç çekim gücüyle yerlerinden koparılır, alevler içinde yanan bedenin dağılır

Böyle ölüyor çocuklar

Bazen bir mayına basıyorlar, son duydukları madeni bir mekanizmanın sesi oluyor ve bütün etleri, kasları, damarları parçalanarak havaya uçuyor

Gözlerine giren mermiler, ciğerlerine saplanan kurşunlar

Kan gırtlaklarına doluyor

Niye ister bazı insanlar çocukların böyle ölmesini?

Vatan için mi, din için mi, bayrak için mi?

Aynı tanrıya ayrı dillerde yakaran insanların, “Allah için” birbirlerini öldürmesi çok mu uygun dine?

İlk ölecek asker kendi çocuğu olduğunda kaç dindar böylesine büyük bir istekle destekleyecek savaşı?

Her biri çocuğunu kurban eden bir Hazreti İbrahim mi olacak?

Dünya peygamberlerle mi dolu?

Eğer öyleyse bu zulüm, bu kan, bu korkunç düşmanlık bunca peygambere rağmen nasıl var oluyor?

Sonsuz kainatın en uzak, en ücra, en ıssız köşelerindeki küçücük mavi bir gezegenin üstündeki canlılar neden yaratıldıklarından beri birbirlerini öldürüyorlar?

Niye içimizde tükenmeyen bir öldürme isteği var?

Ve, niye her toplum “öldürenleri ve öldürtenleri” alkışlıyor?

Tolstoy’un muhteşem eseri Savaş ve Barış’ta, Prens’in karısı edebiyat tarihinin en olağanüstü karakterlerinden biri olan Pierre’e anlamaya çalışarak sorar:

- Hiç anlayamıyorum, neden erkekler savaşsız yaşayamaz? Niye biz kadınlar böyle bir şey istemeyiz, niye bizim buna ihtiyacımız yoktur?

Bir başka sayfada, ertesi sabah meydan savaşına katılacak olan Prens Andrew’ın düşünceleriyle karşılaşırız

O gecenin son gecesi olabileceğini, ertesi gün ölebileceğini düşünür

Birçoklarıyla birlikte ölümün onun da kapısını çalabileceğini aklından geçirirken hayal kurmaya başlar, ertesi gün savaş kaybedilirken kendisi ortaya çıkacak, yeni bir saldırı planı ortaya koyacak, emrine verilen kuvvetlerle düşmana saldırıp onları bozguna uğratacak, bunun üzerine ordu kumandanlığına getirilecektir

İçindeki bir ses “sonra ne olacak” diye sorar ona, “bütün bunları yaparsan sonra ne olacak?”

- Sonra ne olacağını bilmiyorum, der Prens kendi kendine, bilmek de istemiyorum Ama bütün bu şanı şöhreti, insanlar tarafından sevilmeyi istiyorsam ve hayatta tek istediğim buysa, sadece bunun için yaşıyorsam, bu benim suçum değil Evet, sadece bunu istiyorum Bunu kimseye söyleyemem ama, aman tanrım, bütün yapacaklarımı şanı şöhreti çok sevdiğim için mi yapacağım? Ölüm, yaralanma, ailemi kaybetme ihtimali, hiçbirinden korkmuyorum Bütün sevdiklerimden, bu ne kadar aykırı görünürse görünsün, bir zafer anı için, hiç tanımadığım insanların hayranlığı için vazgeçmeye hazırım

Bunun için mi savaştı erkekler binlerce yıl?

Diğer erkeklerin saygısını ve hayranlığını kazanmak için mi?

Bunun için mi öldürdüler?

Bunun için mi öldürttüler?

Prens Andrew, başkalarının hayranlığını kazanmak, şana şöhrete ulaşmak, erkekçe bir saygı görmek için kendi hayatını tehlikeye atmayı hayal ediyordu, bunlar için kendi hayatından ve ailesinden vazgeçmeye razı oluyordu ama bugünkü “kahramanlar” cephelerden çok uzaklarda gizliler, kendi hayatlarını değil çocukların hayatlarını tehlikeye atıyorlar, kendi ailelerini değil başka insanların ailelerini acılara sokuyorlar

Bugünkü kahramanlardan hangisi, hangi başkan, hangi lider, hangi önder, ilk ölecek olan kendi çocuğu olacak olsaydı bu savaşı başlatacaktı?

Hangisi, Prens Andrew gibi kendisiyle yüzleşme cesareti gösterebilecekti?

Hangisi, “binlerce genç çocuğu sırf kendime şan şöhret sağlamak için ölüme gönderiyorum, adımı taçlandıracak bir zafer anı için binlerce insanı ölümün kucağına bırakıyorum” diyecekti?

Ve hangisi, “yıkılmış binaların, çökmüş evlerin, göçmüş mağaraların içinde ölen çocukların hayatını, o çocukları öldürten silahları yapanların servetlerini biraz daha arttırmak, yaptığım gizli anlaşmalarla kanı paraya çevirmek için feda ediyorum” diyebilecekti

“Barış” konulu bir kompozisyon

Kızım Gülsena İlköğretim 6. sınıfta  Türkçe sınavındaki “Barış”  konulu kompozisyonu aynen yazıyorum.

 

MUTLULUĞUN KAYNAĞI

 

Barış, mutluluğun kaynağıdır bence. Barışın kardeşliğin olduğu yerlerde hep gülen yüzlere yer vardır.

Barış aslında bir geleceğin temelinide oluşturur.Bunu şöyle açıklayabiliriz:Eğer geçmi,şte yapılan birçok savaşın sonunda barış antlaşmaları yapılmasaydı, şu an başka ülkelerle çalışıp,kazanıp,büyüyemezdik. Veya şu an hala savaşlar devam etseydi, “Barış” kavramı olmasaydı sokaklara çıkıp hiç korkmadan rahatça gezip, dolaşabilirmiydik?

İşte barış o kadar  önemli bir şey ki  hayatımızı,geleceğimizi dahi yönlendirebiliyor. Gelecekte biz onlara belki de onlar bize muhtaç olacaklar. Fakat aramızda “kin,nefret,düşmanlık” kavramları oldukları sürece bunun bir önemi yok.

Mutlu olmak istiyorsakdallarımızı,yapraklarımızı barışa,kardeşliğe uzandıralım!


Viewing all articles
Browse latest Browse all 383

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue