Çevrenin kirlenmesi o çevrede yaşayan canlılar üzerindeki etkileri nelerdir?
Merhaba arkadaşlar, bu yazıda çevre kirliliğinin canlılara olan etkisi konusunda sizleri kısaca özet şeklinde bilgilendirmek istiyoruz.
Aşağıda çok kısa konu anlatımı biçiminde çevre kirliliği canlılara nasıl zarar verir, canlılar üstündeki olumsuz etkisi nedir sorusuna yanıt veriyoruz.
Çevre kirliliği canlıları nasıl etkiler?
Not: Bu yazı ortaokul düzeyinde öğrenciler için hazırlanmıştır.
Çevre kirliliği doğadaki tüm canlıların hayatını olumsuz etkiler. Çevre kirliliği nedeniyle canlıların temel ihtiyaç kaynakları olan hava, su, toprak kirlenir. Bu kirlenmiş temel ihtiyaçları kullanan insanlar, hayvanlar ve bitkiler yavaş yavaş sağlıklarını yitirirler.
Hava kirliliğinin canlılara etkileri:
Fabrikalarda ve evlerde kömür, odun ve petrol gibi yakıtlar yakıldığında zehirli gazlar havaya karışarak hava kirliliğine sebep olur.
- Kirli havayı soluyan insanlar yavaş yavaş sağlıklarını kaybederek hasta olurlar.
- Kirli hava başta kuşlar olmak üzere bir çok hayvan türünün sağlığını olumsuz etkiler.
- Kirli havada yağan asit yağmurları toprak kalitesini düşürür, bitki ve ağaçların kurumasına neden olur.
Su kirliliğinin canlılara etkileri:
Fabrika ve kanalizasyon atıklarının akarsulara, göllere, denizlere ve yer altı sularına karışması sonucu kirliliğe sebep olur.
- İçme sularının kirlenmesi sonucunda insanlar ve hayvanlar zehirlenebilir.
- Kirli su ile sulanan tarım arazilerinde yetişen meyve ve sebzeler insanların ve diğer hayvanların zehirlenmesine sebep olur.
- Başta balıklar olmak üzere bir çok su canlısının ölümlerine sebep olur.
Toprak kirliliğinin canlılara etkileri:
Toprak üzerine atılan fabrika atıkları ve evsel atıklar toprağa yayılarak kirliliğe sebep olur.
- Kirlenen toprağın kalitesi düşer ve üzerinde yetişen bitkilerin zehirlenmesine sebep olur.
- Kirli toprakta yetişen sebze ve meyveleri yiyen insanlar ve hayvanlar çeşitli hastalıklara yakalanır.
CEVRE KİRLİLİĞİ CANLI HAYATI NASIL ETKİLER?
Canlıların hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen çevre sorunlarına çevre kirliliği adı verilir.Çevre kirliliğinin temel sebebi sanayi devrimine dayandırılsa da aslında yüzyıllar önceye kadar uzanmaktadır. İnsanoğlu ilk kez milyonlarca yıl önce ateşi bulup,farkında olmadan havayı kirletmeye başlamıştır.Tarım yapmaya başladıktan sonra da çevreyi bilinçsiz bir biçimde değiştirme sürecine girmiştir.Ormanların tahrip edilmesi,aşırı otlatma,yanlış arazi kullanımı,böcek öldürücü ilaçların kullanımı,kentleşme ve sanayileşme gibi değişikliklerle birlikte çevre kirliliği ortaya çıkmıştır.
Ortaçağda çevre kirliliğinin önemli bir sorun olduğunun farkına varıldı.12. yüzyılda Fransa’da Philippe Auguste sokaklardaki iğrenç atıkların kaldırılmasını ilk emreden kral oldu.Böylece dışkılarını akarsulara atan halk kendi içme suyu kaynaklarını kirletti.Yine çevre kirliliği hakkında ilk bilinen yasa 1388′de İngiltere Parlementosu’nda kabul edildi.Bu yasaya göre akarsulara ve sokaklara dışkı atılmayacaktı.
Sanayi devriminde sanayi ve enerji üretme tesisleri yoğunlukta olduğu için çevre kirliliği daha fazladır.Tüm sanayi bölgelerinde metalurji ve demir çelik kuruluşları karaları havayı ve suyu kirlettiler.Charles Dickens’in romanları, komünizmin teorisyeni Friedrich Engels’in yazıları, Londra’nın kirlenmişliğinin kitaplardaki en önemli örnekleridir.Sonuç olarak her türlü sanayi atıkları,radyoaktif maddelerin radyasyon etkisi,gürültü meydana getiren ses titreşimleri sanayileşmiş ülkelerin çevre sorunları arasındadır.Bu da teknolojinin bilinçsiz kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Çevre unsurlarına göre çevre kirliliği çeşitli gruplara ayrılır;hava kirliliği,su kirliliği,toprak kirliliği,gürültü kirliliği ve radyoaktif kirlenmedir. .
- hava kirliliği
Atmosferi oluşturan gazlardan azot %78,oksijen %21,argon %0,9 ve karbondioksit %0,03 oranlarında bulunur.Bu gazlardan başka su buharı,azot ve kükürt bileşikleri ile toz bulunur.Dünyada ki yaşam bu temel elementler üzerine kuruludur.Atmosferdeki gaz karışım dengesinin bozulmasına hava kirlenmesi denir.Sanayi kuruluşları,termik santraller,yakma tesisleri (endüstriyel atıkların yakılması),motorlu taşıtlar hava kirliliğine neden olan başlıca kaynaklardır.Ülkemizde hava kirliliği Murgul Bakır İşletmesinin çevreye yaydığı zararlı gazlarla başlamıştır.Daha sonra Erzurum ,İzmit,Kayseri,Konya ve İstanbulda artan hava kirliliği önemli bir çevre sorunu haline gelmiştir.Türkiyede hava kirliliği çalışmaları ilk olarak 1961 yılında sağlık bakalığı bünyesinde,Ankarada iki adet yarı otomatik kükürtdioksit ve duman ölçer cihazla başlatılmıştır.
- su kirliliği
İnsan yaşamı için hayati öneme sahip olan su, aynı zamanda en çok kirlenen doğal maddedir.Havaya karışan çok sayıda kirletici madde,oksijen,ışık ve ultraviyole ışınlarının etkisi ile parçalanarak toprağa iner.Oradan akarsulara,akarsulardan da denizlere ve göllere ulaşır.Böylece su kirliliği oluşur.Evsel atıklar,endüstriyel,kentsel,tarım gibi etkenler başlıca nedenidir.Ülkemizde su kirliliği ilk kez 1940′da Haliçte,1960′ta İzmir ve İzmit körfezlerinde ,1970′li yıllarda Mersin,İskenderun,Edremit körfezlerinde başlamıştır.
- toprak kirliliği
Çevreye atılan zararlı maddelerin toprağın yapısını ve işlevini bozmasına toprak kirliliği adı verilir.Hayvan dışkısı mezbahalardan ve her türlü ekin biçme etkinliğinden gelen atıklar, toprak kirlenmesinin en önemli kaynağıdır.Bilinçsiz yapılan ilaçlama ve gübreleme toprak kirliliğini hızlandırmıştır.Yirminci yüzyılın ortalarına doğru hızlı nüfus artışı ile birlikte, tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak toprak kirliliği de artmaya başlamıştır.
- gürültü kirliliği
Gürültü insanlar üzerinde olumsuz etkenler yapan istenmeyen seslerdir.Gürültü kirliliği çevre kirlenmesi içinde önemli bir yere sahiptir.Bu yüzden gürültü ile ilgili kanuni düzenlemeler yapılmıştır.Trafik ve sanayinin yoğun olduğu bölgelerde gürültü kirliliği daha fazladır.İnsanlar üzerinde çok fazla olumsuz etkisi vardır.Gürültü;dikkati dağıtır,düşünmeyi engeller,uykusuzluğa ve buna bağlı olarak gerginliğe neden olur.Örneğin:30-40 desibel düzeyindeki gürültü uykusuzluk,sinir,konsantrasyon bozukluğu gibi ruhsal bozukluklara;60-90 desibel düzeyindeki gürültü baş dönmesi,solunum hızlanması gibi ruhsal ve sinirsel bozukluklara;90-180 desibel düzeyindeki gürültü ruhsal,sinirsel,işitme ve denge bozukluklarına ayrıca iç kulak ve beyinde tahribatlara;180 desibelin üstünün kulak zarı patlamalarına yol açtığı saptanmıştır.
- radyoaktif kirlenme
Radyosyon;belli enerjinin kaynağından demet halinde çevreye dağılması olayıdır.Dünyada genellikle her yerde radyasyon bulunduğu için çoğu yerde az çok radyasyon vardır.Radyoaktif kirlenmenin nedenleri;nükleer enerji santralleri,çeşitli nükleer denemeler,tıbbi içerikli üretimler ve çeşitli endüstri tipi üretimlerdir.Radyoaktif maddeye sahip hayvansal ürünler (et, balık, süt, vb.) ve bitkiler, bu zararlı maddeyi besin zinciri ile insanlara ve diğer canlılara taşır. Böylece bağışıklık mekanizmasını felce uğratmak ve kansere neden olmak gibi sorunlara yol açar.
1- Çevre Kirliliğinin İnsan Üzerindeki Etkileri
Teknoloji dediğimiz şey öncelikle yeniliklerin ve gelişimlerin insan hayatını kolaylaştıracak biçimde uygulanması anlamını içeren genel bir kavramdır. Peki teknoloji gelişirken ve gün geçtikçe insan hayatında daha çok yer edinip, işleri kolaylaştırırken yani bütün bunları yaparken hiç zararı olmuyor mu? Tabiki oluyor.
Doğanın temel fiziksel unsurları olan, hava, su ve toprak üzerinde olumsuz etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlı öğelerin hayati aktivitelerini olumsuz önde etkileyen çevre sorunlarına “Çevre Kirliliği” adı verilir.
Teknolojinin neden olduğu çevre kirliliğinin sebepleri ve yol açtığı sorunlar şöyledir:
Çevre Kirliliğinin Sebepleri:
- Trafiğe her yıl daha fazla sayıda araç çıkmakta ve bu araçların yaydıkları egsoz dumanları ozon tabakasının incelmesine sebep olmaktadır.
- Ormanların kağıt üretimi, toprak genişletilmesi, hayvancılık alanı oluşturmak gibi sebeplerle denetimsizce kesilmesi, ağaçların gündüzleri oksijenli solunum yaparak ortama oksijen salınımı yapmasını kısıtlıyor.
- Fabrika bacalarından çıkan zehirli gazla atmosferi kirleterek, havadaki oksijen oranını azaltmaktadır. Ayrıca havanın bu denli kirlenmesi asit yağmuru olarak inerek toprağı da etkilemektedir.
- Hastalık taşıyan hayvanlarla ortama geçen bakteri ve virüslerin sulara veya havaya karışması.
- Fabrikalardan atılan arsenik, siyanür, fenol gibi toksik endüstri atılarının sulara karışması.
- Tankerler veya borularla taşınan petrolün kaza sonucu sulara karışması.
- İnorganik tuzlar, zirai mücadele ilaçları ve yapay organik kimyasal maddelerin sulara karışması.
- Radyoaktivitenin etkisi yani: Nükleer enerji santralleri, çeşitli nükleer denemeler, tıbbi içerikli üretimler ve çeşitli endüstri tipi üretimleri, radyoaktif maddeye sahip hayvansal ürünler (et, balık, süt, vb.) ve bitkiler, bu zararlı maddeyi besin zinciri ile insanlara ve diğer canlılara taşır. Böylece bağışıklık mekanizmasını felce uğratmak ve kansere neden olmak gibi sorunlara yol açar.
Önemli Not: Atmosferdeki ve topraktaki kirletici maddeler asırlar sonra da olsa eninde sonunda suya geçerler.
Çevre Kirliliğinin İnsan Üzerindeki Etkileri:
- Hava kirliliğinde en çok açığa çıkan gazlardan biri olan sülfürdioksit, solunum yolu problemlerine yol açıyor; üstelik akciğer dokusunu da zedeliyor. Monoksit, sinir sisteminin çalışmasını etkiliyor. Kurşun ise çocuklarda beyin zararlarına yol açıyor. Yine bol miktarda bulunan nitrojendioksit, nefes almayı güçleştirirken astıma da neden oluyor.
- Sulara karışan bakteri, virüs ve çeşitli kimyasal yapılar insan vücuduna girerek her çeşit hastalığa yol açabilmektedir.
- Radyasyonun insan vücudunu etkilemesiyle bağışıklık mekanizması felce uğrar ve insan vücudunda kanserli hücrelerin oluşumu ve yayılımı gözlenir.
Teknolojinin Zararları:
Teknoloji ürünlerinin neredeyse tamamı elektrikle çalışmaktadır. Elektrikle çalışan her alet bir elektromanyetik alan oluşturur. İnsan beyninin de kendine ait bir elektromanyetik alanı vardır. Çünkü sinirler nöronlar aracılığıyla elektriksel uyarıları beynin çeşitli yerlerine ulaştırarak çalışırlar. Bu nedenle günlük hayatta kullandığımız her elektrikli cihaz mutlaka bizi olumsuz etkilerler. Örneğin cep telefonu ile bize en az zarar verecek şekildeki konuşma süresi doktorlarca günlük azami 5dk olarak açıklanmıştır. Tabiki bu 5dk süresince telefonun yaydığı elektromanyetik dalga miktarı maksimum seviyesine çıkar ve insanın beyin ısısının artmasına neden olur. Beyindeki bu manyetik düzensizlik, uzun vadede beyin hücrelerinin ölmesine ve özellikle kulaktaki birtakım organların görevini yitirmesine yol açmaktadır. Bu da duyu kaybı ve denge bozuklukları gibi etkilere neden olabilmektedir.
Elektromanyetik alan konusunda en çarpıcı ve tehlikeli örnek olarak cep telefonunu verdik. Fakat günlük yaşamımızda kullandığımız bluetooth cihazlar, kablosuz ürünler(modemler, fareler, klavyeler, oyun kumandaları vs.), televizyonlar, crt ve lcd monitörler gibi birçok alet oluşturdukları manyetik alan miktarlarına göre insan vücudunu ve kimyasını olumsuz etkilemektedir.
Benzer şekilde yüksek gerilim hatları yakınındaki evlerde yaşayan çocuklarda Amerikan Bilimler Akademisi tarafından yapılan incelemeye göre lösemi görülme riskinin diğerlerine göre 1.5 katı fazla olduğu tespit edilmiştir. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar yüksek gerilim hatları ve elektrikli aletlerin kanser riskini artırdığını göstermektedir. 0-300 Hz frekanslı alanlardan iletkenlik özellikleri nedeniyle en çok etkilenen dokular beyin sıvısı ve kan, ikincil derecede etkilenen dokular ise göz, göz sıvısı, troid, kas, gastrointestinal sistem, prostat ve testis dokuları olarak açıklanmıştır. Yani gün içinde teknolojiden yararlandığımız ölçüde giderek artan oranlarda zarar görmekteyiz.
Baz istasyonlarına veya büyük çanak antenlere yakın yerler de manyetik kirlenmenin fazla olduğu bölgelerdir.
Bu nedenle teknolojiyi mümkün olduğunca ve sadece olmazsa olmaz önemdeki ihtiyaçlarımız için kullanıp, özellikle cep telefonu görüşmelerimizi kısa tutmaya ve cihazı mümkün olduğunca vücudumuzdan uzakta bulundurmaya özen gösterelim.
2- CEVRE KİRLİLİĞİ CANLI HAYATI NASIL ETKİLER .?
Canlıların hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen çevre sorunlarına çevre kirliliği adı verilir.Çevre kirliliğinin temel sebebi sanayi devrimine dayandırılsa da aslında yüzyıllar önceye kadar uzanmaktadır. İnsanoğlu ilk kez milyonlarca yıl önce ateşi bulup,farkında olmadan havayı kirletmeye başlamıştır.Tarım yapmaya başladıktan sonra da çevreyi bilinçsiz bir biçimde değiştirme sürecine girmiştir.Ormanların tahrip edilmesi,aşırı otlatma,yanlış arazi kullanımı,böcek öldürücü ilaçların kullanımı,kentleşme ve sanayileşme gibi değişikliklerle birlikte çevre kirliliği ortaya çıkmıştır.
Ortaçağda çevre kirliliğinin önemli bir sorun olduğunun farkına varıldı.12. yüzyılda Fransa’da Philippe Auguste sokaklardaki iğrenç atıkların kaldırılmasını ilk emreden kral oldu.Böylece dışkılarını akarsulara atan halk kendi içme suyu kaynaklarını kirletti.Yine çevre kirliliği hakkında ilk bilinen yasa 1388′de İngiltere Parlementosu’nda kabul edildi.Bu yasaya göre akarsulara ve sokaklara dışkı atılmayacaktı.
Sanayi devriminde sanayi ve enerji üretme tesisleri yoğunlukta olduğu için çevre kirliliği daha fazladır.Tüm sanayi bölgelerinde metalurji ve demir çelik kuruluşları karaları havayı ve suyu kirlettiler.Charles Dickens’in romanları, komünizmin teorisyeni Friedrich Engels’in yazıları, Londra’nın kirlenmişliğinin kitaplardaki en önemli örnekleridir.Sonuç olarak her türlü sanayi atıkları,radyoaktif maddelerin radyasyon etkisi,gürültü meydana getiren ses titreşimleri sanayileşmiş ülkelerin çevre sorunları arasındadır.Bu da teknolojinin bilinçsiz kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Çevre unsurlarına göre çevre kirliliği çeşitli gruplara ayrılır;hava kirliliği,su kirliliği,toprak kirliliği,gürültü kirliliği ve radyoaktif kirlenmedir. .
hava kirliliği
Atmosferi oluşturan gazlardan azot x,oksijen !,argon %0,9 ve karbondioksit %0,03 oranlarında bulunur.Bu gazlardan başka su buharı,azot ve kükürt bileşikleri ile toz bulunur.Dünyada ki yaşam bu temel elementler üzerine kuruludur.Atmosferdeki gaz karışım dengesinin bozulmasına hava kirlenmesi denir.Sanayi kuruluşları,termik santraller,yakma tesisleri (endüstriyel atıkların yakılması),motorlu taşıtlar hava kirliliğine neden olan başlıca kaynaklardır.Ülkemizde hava kirliliği Murgul Bakır İşletmesinin çevreye yaydığı zararlı gazlarla başlamıştır.Daha sonra Erzurum ,İzmit,Kayseri,Konya ve İstanbulda artan hava kirliliği önemli bir çevre sorunu haline gelmiştir.Türkiyede hava kirliliği çalışmaları ilk olarak 1961 yılında sağlık bakalığı bünyesinde,Ankarada iki adet yarı otomatik kükürtdioksit ve duman ölçer cihazla başlatılmıştır.
su kirliliği
İnsan yaşamı için hayati öneme sahip olan su, aynı zamanda en çok kirlenen doğal maddedir.Havaya karışan çok sayıda kirletici madde,oksijen,ışık ve ultraviyole ışınlarının etkisi ile parçalanarak toprağa iner.Oradan akarsulara,akarsulardan da denizlere ve göllere ulaşır.Böylece su kirliliği oluşur.Evsel atıklar,endüstriyel,kentsel,tarım gibi etkenler başlıca nedenidir.Ülkemizde su kirliliği ilk kez 1940′da Haliçte,1960′ta İzmir ve İzmit körfezlerinde ,1970′li yıllarda Mersin,İskenderun,Edremit körfezlerinde başlamıştır.
toprak kirliliği
Çevreye atılan zararlı maddelerin toprağın yapısını ve işlevini bozmasına toprak kirliliği adı verilir.Hayvan dışkısı mezbahalardan ve her türlü ekin biçme etkinliğinden gelen atıklar, toprak kirlenmesinin en önemli kaynağıdır.Bilinçsiz yapılan ilaçlama ve gübreleme toprak kirliliğini hızlandırmıştır.Yirminci yüzyılın ortalarına doğru hızlı nüfus artışı ile birlikte, tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak toprak kirliliği de artmaya başlamıştır.
gürültü kirliliği
Gürültü insanlar üzerinde olumsuz etkenler yapan istenmeyen seslerdir.Gürültü kirliliği çevre kirlenmesi içinde önemli bir yere sahiptir.Bu yüzden gürültü ile ilgili kanuni düzenlemeler yapılmıştır.Trafik ve sanayinin yoğun olduğu bölgelerde gürültü kirliliği daha fazladır.İnsanlar üzerinde çok fazla olumsuz etkisi vardır.Gürültü;dikkati dağıtır,düşünmeyi engeller,uykusuzluğa ve buna bağlı olarak gerginliğe neden olur.Örneğin:30-40 desibel düzeyindeki gürültü uykusuzluk,sinir,konsantrasyon bozukluğu gibi ruhsal bozukluklara;60-90 desibel düzeyindeki gürültü baş dönmesi,solunum hızlanması gibi ruhsal ve sinirsel bozukluklara;90-180 desibel düzeyindeki gürültü ruhsal,sinirsel,işitme ve denge bozukluklarına ayrıca iç kulak ve beyinde tahribatlara;180 desibelin üstünün kulak zarı patlamalarına yol açtığı saptanmıştır.
radyoaktif kirlenme
Radyosyon;belli enerjinin kaynağından demet halinde çevreye dağılması olayıdır.Dünyada genellikle her yerde radyasyon bulunduğu için çoğu yerde az çok radyasyon vardır.Radyoaktif kirlenmenin nedenleri;nükleer enerji santralleri,çeşitli nükleer denemeler,tıbbi içerikli üretimler ve çeşitli endüstri tipi üretimlerdir.Radyoaktif maddeye sahip hayvansal ürünler (et, balık, süt, vb.) ve bitkiler, bu zararlı maddeyi besin zinciri ile insanlara ve diğer canlılara taşır. Böylece bağışıklık mekanizmasını felce uğratmak ve kansere neden olmak gibi sorunlara yol açar.
3-Çevre kirliliğinin canlılar üzerindeki olumsuz etkisi
Canlıların hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen çevre sorunlarına çevre kirliliği adı verilirÇevre kirliliğinin temel sebebi sanayi devrimine dayandırılsa da aslında yüzyıllar önceye kadar uzanmaktadır İnsanoğlu ilk kez milyonlarca yıl önce ateşi bulup,farkında olmadan havayı kirletmeye başlamıştırTarım yapmaya başladıktan sonra da çevreyi bilinçsiz bir biçimde değiştirme sürecine girmiştirOrmanların tahrip edilmesi,aşırı otlatma,yanlış arazi kullanımı,böcek öldürücü ilaçların kullanımı,kentleşme ve sanayileşme gibi değişikliklerle birlikte çevre kirliliği ortaya çıkmıştır
Ortaçağda çevre kirliliğinin önemli bir sorun olduğunun farkına varıldı12 yüzyılda Fransa’da Philippe Auguste sokaklardaki iğrenç atıkların kaldırılmasını ilk emreden kral olduBöylece dışkılarını akarsulara atan halk kendi içme suyu kaynaklarını kirlettiYine çevre kirliliği hakkında ilk bilinen yasa 1388′de İngiltere Parlementosu’nda kabul edildiBu yasaya göre akarsulara ve sokaklara dışkı atılmayacaktı
Sanayi devriminde sanayi ve enerji üretme tesisleri yoğunlukta olduğu için çevre kirliliği daha fazladırTüm sanayi bölgelerinde metalurji ve demir çelik kuruluşları karaları havayı ve suyu kirlettilerCharles Dickens’in romanları, komünizmin teorisyeni Friedrich Engels’in yazıları, Londra’nın kirlenmişliğinin kitaplardaki en önemli örnekleridirSonuç olarak her türlü sanayi atıkları,radyoaktif maddelerin radyasyon etkisi,gürültü meydana getiren ses titreşimleri sanayileşmiş ülkelerin çevre sorunları arasındadırBu da teknolojinin bilinçsiz kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Çevre kirliliği insan ve diğer canlıları nasıl etkiler
Bütün canlıların uyum içinde yaşadıkları alana doğal çevre denir. Tabiattaki bütün canlılar çevremizdeki diğer varlıklarla uyum içinde hayatlarını devam ettirirler. Canlılar ile canlı varlıklar arasında canlılar ile cansız varlıklar arasında bir madde alış-verişi ilişkisi ve uyumu mevcuttur.
Örneğin,ormanlarda tüm bitki,hayvan ve mikroskobik canlılar uyum içinde yaşar.Çevreyi oluşturan canlı halkalardan birinin yok olması,diğer canlıların olumsuz etkilenmesine neden olur.(Besin zinciri)
Örneğin,ormanların yok olmasının çevreye çeşitli etkileri vardır;
*Ormanda yaşayan canlı türleri yok olur.
*Hava kirliliği artar.
*Yağışlar azalır.
*Erezyon artar.
Ham Petrolün Deniz Canlılarına Etkisi
Son zamanlarda yapılan çok sayıdaki araştırma ve bunları içeren yayınlara göre insanoğlu tarafından ortama bırakılan petrol hidrokarbonları deniz canlılarının besin zincirinde önemli etkiler yaratmaktadır. Canlılardaki bu kadar düşük yoğunlukların canlı yaşamına ne şekilde etki yaptıkları henüz kesinleşmemiştir.
Organizmanın direnci fiziksel ve kimyasal, örneğin sıcaklık ve oksijen içeriği gibi faktörlere de bağlıdır. Bu nedenle yapılan laboratuar deney sonuçlarının ortamdaki koşullara uygulama olanağı kısıtlanmaktadır. Petrol hidrokarbonlarının bir organizmanın metabolizması üzerine yaptığı direkt etkinin yani sıra ortamda bulunan diğer maddelerle karşılıklı ilişkisi de göz önünde tutulmalıdır.
Örneğin bazı petrol bileşikleri duyu organlarında yer alan kemoreseptörleri (kimyasal algılayıcıları) kapatarak organizmanın besin alma açısından yeteneksiz duruma geçmesine yol açmaktadır. Diğer taraftan balıklar ise kütle halindeki petrol yığışımından kaçarak temiz sulara göçmektedirler. Buna karşılık deniz dibinde yaşayanlar hareketsiz veya sınırlı hareket edebilen midye, istiridye, karides ve bazı dip balığı türleri, aşağı doğru çöken ve sedimana ulaşan petrolden etkilenerek kitle halinde ölmektedirler. |
|
|
Ham petrol uygun şartlarla destillenecek olursa, fraksiyonlardan yaklaşık 40’ın üzerinde kimyasal bileşik ele geçer. Bileşiklerin içinde çok sayıda aromatik hidrokarbon, naftalinler ve fenantrenler, ksilen ve onun metil türevleri, perilen, trifenilen ve tetrametil fluoren saptanmıştır. Bilinen ve şüphelenilen kanser yapıcı polinükleer aromatik hidrokarbonların ham ve rafine petroldeki konsantrasyonları için yeterli bilgi yoktur.
Ham Petrolün Kontrolsüz Yanmasınının Çevre Sağlığına Etkileri Kontrolsüz yanmanın ilk sonucu, yanmanın tam olmamasıdır. Böylece is ve kurum dediğimiz ince dağılmış karbon partikülleri, hidrokarbonlar, diğer organik maddeler, anorganik bileşikler ve katrandan oluşan bir karışım ortaya çıkmaktadır. Sıcaklık yanan kütlenin her bölgesinde bir diğerinden az veya çok farklı olduğundan kontrolsüz yanma farklı yanma ürünleri verecektir. |
||
|
||
Petroldeki azotlu bileşiklerin yanması yine çevreye zararlı olan azot oksitlerini NO, NO2, v.b.verecektir. Kanser yapıcı azotlu heteroksiklik hidrokarbonlar da benzer pirolitik reaksiyonlarla azotlu ve özellikle piridin ve kinolin bileşiklerinden başlamak üzere oluşmaktadır.
Petrol Kirlenmesinin Önlenmesi Denizlerde tabii sızıntılarla petrol kirlenmesi daima bir problem olmuş ise de, son yıllarda insanın sebep olduğu kirlenme onu geçmiştir. Modern endüstri, modern ziraat ve 20.yüzyıl insanının hayatı petrole dayalı olduğundan, bütün dünyada petrolün nakli şaşırtıcı bir hızla artmıştır.
Petrol kirlenmesini önlemek için iki yol takip edilebilir: 1. İnsan faaliyetleri sonucu denizlere gidecek petrol miktarını azaltmak (Girişi Önleme) 2. Denizlere herhangi bir sebeple dökülmüş olan petrolü uzaklaştırmak veya tesirlerini en aza indirmek (Çıkış Kontrolü) |
Çevre Kirliliği İnsan ve Hayvanların Hayatını Nasıl Etkiler?
ÇEVRE VE SAĞLIĞIMIZ:
Bütün canlıların uyum içinde yaşadıkları alana doğal çevre denir. Tabiattaki bütün canlılar çevremizdeki diğer varlıklarla uyum içinde hayatlarını devam ettirirler. Canlılar ile canlı varlıklar arasında canlılar ile cansız varlıklar arasında bir madde alış-verişi ilişkisi ve uyumu mevcuttur.
Örneğinormanlarda tüm bitki
hayvan ve mikroskobik canlılar uyum içinde yaşar.Çevreyi oluşturan canlı halkalardan birinin yok olması
diğer canlıların olumsuz etkilenmesine neden olur.(Besin zinciri)
Örneğinormanların yok olmasının çevreye çeşitli etkileri vardır;
*Ormanda yaşayan canlı türleri yok olur.
*Hava kirliliği artar.
*Yağışlar azalır.
*Erezyon artar.
İNSANLARIN ÇEVREYE ETKİLERİ
Kullandığımız yakıtlardan kül ve zehirli gaz gibi atıklar açığa çıkar. Baca ve egzozlardan çıkan zehirli gazların birleşmesi sonucu asit yağmurları oluşur.
Asit yağmurları temas ettiği bitki örtüsünün yok olmasınainsanlarda deri ve akciğer hastalıklarına neden olur. Çevre kirliliğini azaltmak için yüksek kalorili
kül ve zehirli gaz çıkışı az olan yakıtlar kullanılmalıdır.(doğal gaz
taş kömürü…)Deniz kazaları ile denize dökülen petrol
su üzerine yayılır. Su üzerine yayılan petrol kısa sürede temizlenmediğinde suyun güneş ışığı ve hava ile temasının kesilmesine neden olur. Bu olay suda yaşayan canlıları olumsuz etkiler.
Deniz Kirliliğinin Canlı Kaynaklar Üzerine Etkileri
Ülkemiz, üç tarafı denizlerle çevrili olmasının yanı sıra, sayısız iç su kaynaklarına sahip olup, toplam su ürünleri üretimi bakımından, 1997 verilerine göre 500.260 ton ile dünya su ürünleri üretim sıralamasında orta sıralarda yer almaktadır (A. Özdemir, V. Kürüm. 26/28 Ekim 1999 Balıkçı Gemileri ve Avlanma Teknolojisi semp.).
Böyle bir görüntüyü kim istemez
Deniz ve iç sularımızda canlı yaşamın sayıca ve türce giderek azalması, kirliliğin, yanlış yapılaşmanın, aşırı avlanmanın, yanlış teknoloji kullanmanın en önemli belirtileridir.
Çeşitli yollardan meydana gelen deniz kirliliği, toplumların korunması ve insanlığın geleceği bakımından büyük önem arz etmektedir. Belli bir sistem içinde yerleşmiş toplumlar,’ üretim teknolojisi sonucu ekolojik dengeyi tahrip etmekte, kısa dönemde geçimlerini sağlama endişesi içinde, uzun dönemin birçok imkanlarını yok etmektedir. Kirliliğin en yoğun olduğu sucul kaynaklar, gelecekteki gıda deposu olma özelliğini hızla yitirmektedir. Bu kirlilik, besin zinciri boyunca giderek artmakta ve sonuçta tüm canlı sistemler bu kirlenmeden payına düşeni almaktadır.
Deniz ve iç sularımız yanlış yapılaşma, endüstriyel, evsel, komşu ülke akarsuların taşıdıkları atıklarla ve yaşanan kazalarla sürekli kirlenmektedir.
İster sucul kaynaklı olsun, isterse karasal kaynaklı olsun, kirlenmelerin araştırılmasında tek amaç vardır; o da kirliliğin canlılar veya canlı kaynaklar üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkilerinin incelenmesi ve elde edilen sonuçlara göre gerekli önlemleri almaktır. Bu etkileri saptamak da canlıların fizyolojilerini, histolojilerini ve anatomilerini, davranış biçimlerini ve beslenme alışkanlıklarını bilmekten geçmektedir. Bu nedenle Biyologlara çok büyük görevler düşmektedir. Çünkü bu konuda tek eğitim alan meslek gurubudurlar.
Kirlilik Çeşitleri üzerine incelemeler
-
Evsel artıklar,;Çöpler, arıtılmadan akarsulara, denizlere verilen kanalizasyon ve pis su atıkları bu başlık altında toplanabilir
-
Endüstriyel atıklar; (örnek olarak; kimyasal kirleticiler, pestisidler, zehirli gaz atıkları, tozlar)
-
Elektrik üretmek amacıyla kurulan termik, nükleer santraller
-
Yanlış yer seçimi nedeniyle tersane, çekek, liman, balıkçı barınakları
-
Erozyon
-
Yanlış sahil dolgu alanları
-
Sanayi tesislerinin dolum, boşaltım, aktarma alanlarında petrol türevlerinden kaynaklanan kirlenmeler
-
Deniz ve iç su taşıtlarının sintine, kirli balast sularından kaynaklanan kirlilikler
-
Gemiler tarafından taşınan balast sularında bulunan yabancı sulara ait canlılar ve kimyasal kirleticiler
-
Ruhsatsız ve yasal olmayan alanlardan kum çekilmesi
-
Kazalar
-
Çarpık kentleşme,
-
Aşırı ve bilinçsizce avlanma,
-
“GMO” Genetik yapıları değiştirilen ve yayılımcı yabani türler (yosun, fito / zooplankton vs.)
-
Üretim çiftlikleri
-
Atmosfer kaynaklı kirlilikler (toz, asit yağmurları, dümen, hava taşıtlarının atıkları vs.)
Yukarıda sıralamaya çalışan kirlilik nedenleri, sucul ekosistem (fauna ve flora’nın) içinde yeralan, canlı ve cansız sistemler arasındaki karmaşık ve hassas dengeyi etkilemektedir. Ekosistemin bu denge neticesinde madde döngüsü, enerji akışı ve popülasyon denetimi sağlanmaktadır.
Kirlilikler bu ekolojik dengede hasar meydana getirmektedir. Bu hasarın giderilmesi için biyolojik bilgi birikimi gerekmektedir. Biyologlar kirliliği izlemekte, “biyolojik indikatörler” kullanmaktadırlar. Kirleticilerin canlının üzerindeki etkisini subletal ve letal düzeyde incelemek gerekmektedir.
Petrol türevleri, pestisit ve ağır metal gibi kimyasal kirleticiler; sucul canlılarda yarattığı toksik, akut, kronik ve doğrudan etkilerin yanısıra, dolaylı fizyolojik etkileri de olmaktadır. Bu tür kirleticiler, canlı kaynakların yumurta, larvalarını ve genç bireylerini çok daha fazla etkilemektedir. Canlı kaynakların sürdürülebilir üretimlerinin ve nesillerini devam ettirmeleri tehlikeye girmektedir. Fizyolojik etkileri şöyle sıralayabiliriz; Planktonlarda hücre bölünmesinin gecikmesi ve engellenmesi, kabuklularda beslenme alışkanlıklarının değişmesi, balıklarda anormal yumurtlama ve yumurtlama dönemlerinin değişmesi, kanser tümörlerinin oluşumu vb.(Walker. C.H 1992)
Sucul türleri tek tek korumak mümkün olmadığından, onları habitatları ile birlikte koruma altına almak gerekmektedir. Koruma çalışmalarında türü, tür topluluklarını, habitatların özelliklerini, ekolojik döngüleri tanıyan, analiz etme yetkisine sahip meslek guruplarından istifade edilmelidir.
Globalleşen ve AB’ye üye olma yolundaki Türkiye’de, meslek guruplarının sorumlulukları gelişmiş ülke normlarına göre düzenlenmelidir. Günümüzde genetik çeşitliliğin azalması dünyadaki en önemli çevre sorunu olarak değerlendirilmektedir. Denizlerde yaşayan bakterilerden balinalara kadar çeşitli organizmalardan sadece balıklara, (ekonomik değeri olanlar, nesli tükenmekte olanlar), Deniz kaplumbağlarına ve Deniz memelilerine (foklar, balinalar ve yunuslar), toplumumuz duyarlılık göstermektedir. Halbuki besin zinciri düşünüldüğünde, bu canlı guruplarına gelinceye kadar bir çok gurup ve binlerce tür vardır.
Kirliliğin Önlenmesi için Çözüm Önerileri:
-
Endemik ve nesli tehlikede türler tespit edilerek yaşam alanları (habitatları) koruma altına alınmalıdır.
-
Biyolojik çeşitliliği tehdit eden risk faktörleri ile biyolojik indikatörler belirlenmelidir.
-
Sucul fauna ve flora envanter çalışmalarının tamamlanması gerekmektedir.
-
Deniz kirliliği ile mücadelede ilgili bakanlık, kamu kuruluşu ve meslek örgütleri ile halkın da katılacağı bir organizasyon tarafından, acil müdahale ve master programlar hazırlanmalıdır.
-
Son derece verimsiz ve deniz kıyılarında bulunan maden sahalarının yarattığı jeolojik, biyolojik sorunlar nedeniyle su ürünleri avlanma alanları yok olmakta, doğal denge bozulmaktadır. Ruhsatlandırma işlemleri esnasında o bölge için kesinlikle ÇED istenmelidir. ÇED ‘in olumsuz olması halinde bu tür işletmelere ruhsat verilmemelidir. ÇED raporlarının bağımsız örgütler tarafından denetlenmesi sağlanmalıdır.
-
Su havzalarına kaçak inşaat yapılması kesinlikle önlenmelidir. Oturma izni ve iskan verilmemeli, belediye tarafından bu yerleşim alanlarına hiçbir hizmet götürülmemelidir.
-
Yılda 60.000 den fazla geminin geçiş yaptığı Denizlerimizde ve boğazlarımızda, gemilerin ve diğer deniz ve içsu taşıtlarının sintine, kirli balast sularını boşaltabileceği alanların (Liman Atık Alım Tesisleri) yapılmasına hız verilmelidir.
-
Akdeniz Ekosistemine dahil olan ülkemizden yük almak için, kara sularına girecek olan açık deniz taşıtlarının, denge amacıyla aldıkları balast sularını, daha karasularımıza girmeden değiştirmelerinin sağlanması; genetik yapısı değiştirilmiş ve yayılmacı türlerin kendi ekosistemimizi tehdit etmesinin önüne geçmek için bir araçtır.
-
İç sularımızda kirlilik, uluslararası standartların çok üzerindedir. Bunların önlenebilmesi için Arıtma sistemlerinden ödün verilmemelidir.
-
Deniz ve içsulardaki kirlilik envanterlerinin en kısa sürede çıkartılarak, kamuoyuna ve ilgili kuruşlara ulaşması sağlanmalı ve bu konudaki projelere mali destek sağlanmalıdır.
-
Sucul canlı kaynakları, suyu süzerek beslendikleri veya süzerek beslenen canlılarla beslendikleri için, kirlilik etkenleri bu canlıların bünyelerinde birikmektedir. (Zehirli kimyasallar-ağır metaller- kanserojenler-).Bu içsularda ve denizlerimizden elde edilen canlı kaynaklardaki kirlenme sınırları sürekli takip edilmeli ve bu sınırların uluslararası sınırları aşması halinde, ihracatçı ve tüketiciler uyarılmalıdır, (mesela yengeç, karides, ıstakoz gibi bazı bentik organizmalarda 1-10 ppm, midye gibi çift kabuklularda ve balıklarda 5-50 ppm, gastropoda’lar da, 10-100 ppm ‘e kadar duyarlıdır.)
-
Ötrofıkasyon ve diğer etkiler, sularımızdaki biyolojik zenginliklerimiz üzerinde olumsuz etki yaptığından, tür çeşitliliği azaldıkça veya üreme alanları terk edildikçe fırsatçı türler veya başka ekosistemlerden balast suları vasıtasıyla veya başka bir yolla taşınan türler üreyebilecekleri uygun ortamı kolaylıkla bulabilmektedir. (Red- tide olayı ve A.B.D kökenli Mnemiopsis leidy bir örnektir.)
-
Deniz taşıt trafiğinin çağdaş düzeyde planlanması ve verilmekte olan kılavuzluk hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi, deniz kazalarını asgariye indirecektir.
-
Denizlerimizden geçiş yapacak olan gemilerin uluslararası standartlara uygunluğu denetlenmelidir.
-
Deniz kazaları için acil müdahale birlikleri ve planı hazırlanmalıdır. Böylece yetki karmaşası ve karışıklıklar en minimum düzeye inecektir.
-
Sağlık Bakanlığına bağlı hudut Sahilleri Genel Müdürlüğünün kontrolündeki sağlık merkezleri günün koşullarına göre dizayn edilmelidir.
-
Karasularımızda sefer yapan tüm gemilerin (yerli/yabancı) doğal, tarihi kültürel ve ekonomik çevreye verebilecekleri zararların giderilmesi ve tazmini konusunda bu gemilere yasal düzenlemeler gözden geçirilmelidir.
-
Kirlenmenin önlenmesi için Ulusal ve uluslararası mevzuatta bir çok yasanın bulunmasına rağmen, bu yasaları uygulamada zorluk çekildiği bilinmektedir. Yetki ve sorumluluk tek bir organizasyonda toplanmalıdır. Uygulayıcı konumunda olan, üreticiler ve sivil toplum örgütleri için hizmet içi eğitimler yapılmalıdır.
Atilla Kaya
Biyologlar Derneği
Kaynakça: Deniz Kaynakları
T.C. Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı Yayını
Konu etiketleri: insan etkisiyle çevre nasıl değişir, çevre kirliliği hayvanları nasıl etkiler, insan etkisiyle çevre nasıl değişir kısaca, insan etkisiyle çevrenin nasıl değiştiğini araştırınız, çevre kirliliği canlıları nasıl etkiler, insanlar çevreyi nasıl değiştirir, çevre kirliliği ve hayvanlar, insan etkisiyle çevrenin nasıl değişir, insan etkisiyle çevrenin nasıl değiştiğini, insanlar yaşadıkları çevreyi nasıl değiştirirler, su kirliliği canlıları nasıl etkiler, çevre insan etkisiyle nasıl değişir, çevre sorunları canlıları nasıl etkiler, insan etkisiyle çevre nasil etkilenir, insanlar yaşadıkları yeri nasıl değiştirirler ve etkilerler,