![canakkalesavasii.jpg (561×600)]()
Türki tarihinde Çanakkale Savaşı neden önemlidir? Çanakkale Savaşının kurtuluş savaşı ve cumhuriyetin ilanı ile ilgili ilişkisi nedir ve nasıl etkilemiştir?
Soruyu değiştirelim ve alanı biraz büyütelim; Çanakkale Savaşı dünya tarihinde nasıl bir yer tutar ve Çanakkale savaşının Türk ve dünya tarihindeki yeri, önemi ve konumu nedir? kısa konu anlatımı şeklinde anlatıyoruz…
Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında geçmiş olan Çanakkale Savaşı deniz ve karada etkisini göstermiştir. I. Dünya Savaşı’nın 1915-1916 seneleri arasında Gelibolu Yarımadası’nda yapılmıştır.
İtilaf Devletleri bu cepheyi açarken 3 amaç gözetmişlerdir. Bunlar şöyle sıralanabilir:
1) Rusya’ya askeri ve ekonomik yardım yolu açmak.
2) Osmanlı’nın başkenti olan İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek.
3) İttifak Devletlerinden biri olan Osmanlı’yı büyük yenilgiye uğratarak Almanya ve yandaşlarını güçsüz bırakmak.
Bu savaşın sonunda iki taraf da büyük kayıplar vermiştir fakat yenilen taraf İtilaf Devletleri olmuştur ve geri çekilmişlerdir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen ve tüm tarih boyunca gerçekleşen en kanlı savaşlardan biridir. Türk Milleti’nin alnının akıyla çıktığı bu onurlu savaştan sonra 1. Dünya Savaşı uzamıştır. İtilaf Devletleri 1 günde zafere ulaşmak amacını bir kenara bırakmak zorunda kalmıştır. Mehmetçik burada canını ortaya koymasaydı İstanbul işgal edilmiş olurdu ve bugünkü vatanımız olmazdı. Türkiye’nin her tarafından burada savaşmaya gelen Mehmetçikler sayesinde Çanakkale Destanı yazılmıştır.
Dünya tarihinde örneğine pek az rastlanan savaşlardan biri olan Çanakkale savaşı siyasi ve askeri açıdan pek çok yanlış hesabın hüsrana uğratıldığı bir savaştır. Yarım milyonun üzerinde insan vatanını savunanlar ile bu vatanı istila etmeye gelenlerin savaşı sırasında kaybedilmiştir.
Çanakkale Savaşının Önemi Özet
Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.
İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti konumundaki İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya’yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı’na girmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaş sonucundan iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.
Birinci Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği bölümü olarak bilinir. Bu savaşlar Türk Milleti’nin sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak sayfasıdır. Türk Milleti’nin geçit vermediği deniz ve kara savaşlarının ardından 1. Dünya Savaşı uzamış ve düşman kuvvetlerinin bir günde zafere ulaşma ümidi yok olmuştur. Eğer, kaharaman Türk Askerimiz canını keskin kurşunlara siper etmeseydi, İstanbul işgal edilir ve vatan istilaya uğrardı. Türkiye’nin dört bir yannından gelen Mehmetçiklerimiz Çanakkalede destan yazmışlardır.
Çanakkale Muharebeleri, dünya tarihinde ender rastlanan deniz ve kara savaşlarından biridir. Siyasî açıdan, birçok emelin, ihtirasın, idealin düğümlendiği; askerî açıdan, insan gücünün, azminin, inancının yanısıra, âlet, edevat ve teçhizatının yeterince denge kuramadığı; vatanını savunanlarla istilâya gelenlerin birbirlerini boğazlamak, yok etmek üzere yarım milyonun üzerinde insanın hayatlarını kaybettiği veya sakat kaldığı ve sonuçları itibariyle de, geçmişte olduğu gibi, birçok yanlış hesabın suya düştüğü bir savaştır.
Çanakkale Savaşı’nın Türk ve dünya tarihi açısından önemi
Türk ordusunun I. Dünya Savaşı’nda zafer kazandığı tek cephe Çanakkale Cephesi olmuştur. Bu cephe, İtilaf Devletleri’nin saldırısı sonucu açılmış bir cephedir.
Bu savaşta İngilizlerin dünyaca meşhur deniz donanmaları, Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar ve Türk topçusunun isabetli atışları neticesinde Boğazın derin sularına gömülmüş, adeta savaşın kaderi değişmiştir. Düşman askerlerinin Gelibolu Yarımadasına yaptıkları çıkartma ve günlerce süren kanlı muharebelerin sonucunda Türk askeri yüzbinlerce şehit vermesine karşın düşmanı Çanakkale’den geçirmemiştir.
Çanakkale Savaşı’nın nedenleri, sonuçları ile Türk ve dünya tarihi açısından önemi
Çanakkale Savaşı’nın nedenleri
-İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’nı geçerek, savaştan çekilmesini istemediği Çarlık Rusyası’na ekonomik ve askeri yardım götürmek istemeleri.
-İtilaf Devletleri’nin Boğazları ve İstanbul’u alarak Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmak istemeleri.
-İtilaf Devletleri’nin savaşı kısa sürede sonuçlandırmak istemeleri.
-İtilaf Devleri’nin Balkanlardan İttifak Devletleri’ne yeni bir cephe açarak, Balkan devletlerini kendi yanında savaşa sokmak istemeleri.
-İtilaf Devletleri’nin Balkanlarda açacağı yeni cephe ile İttifak Devletleri arasındaki bağı koparmak istemeleri.
Çanakkale Savaşı’nın sonuçları
-I. Dünya Savaşı’nın iki yıl kadar uzamasına sebep olmuştur.
-İngiltere ve Fransa’dan yardım alamayan Çarlık Rusyası’nda Bolşevik İhtilâli çıkmış, Rusya savaştan çekilmek zorunda kalmıştır.
-Bulgaristan İttifak Devletleri yanında savaşa girmiş, böylece Osmanlı Devleti ile Almanya arasında karadan bağlantı kurularak, Alman yardımlarının Osmanlıya daha kolay ulaşması sağlanmıştır.
-İngiliz ve Fransız donanmaları büyük ölçüde zarar görmüştür.
-Mustafa Kemal’in bu cephede gösterdiği başarı, askeri dehasını ortaya koymuş ve Kurtuluş Savaşı’nın lideri olmasında etkili olmuştur.
-Çanakkale Zaferi, Milli Mücadele ruhunun doğmasında etkili olmuş, Osmanlı Devleti’nin saygınlığı artmıştır.
-Sömürge olan toplumlarda milli kurtuluş fikrinin uyanmasında etkili olmuştur.
-500.000’e yakın insan hayatını kaybetmiştir.
Çanakkale Savaşı’nın Türk ve Dünya tarihi açısından önemi
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nda sadece bu cephede başarı elde etmiş ve tarihinin en büyük savunma savaşını kazanmıştır. Tüm dünyada Türklerin saygınlığı artmış, haklı mücadelesi kabul görmüştür.
Boğazların önemi
Boğazlar, dünya coğrafyasında bulunduğu stratejik konumu açısından, geçmişte olduğu gibi bugünde önemli bir geçiş yeridir. Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan Boğazlar, ekonomik açıdan tarih boyunca büyük bir öneme sahip olmuştur. Boğazlara sahip olmanın tüm dünya ticareti ile yakın ilişkide olmak anlamına geldiğini iyi bilen bazı ülkeler, tarih boyunca boğazlarda hakimiyet kurmanın hesapları içerisinde olmuşlardır. Çanakkale Savaşı bu anlamda tarihsel bir öneme sahip olmakla birlikte Türk milletinin Anadolu’daki gücünün varlığı ile de doğru orantılıdır.
Birçok nedenlere dayandırılan bu savaşın Türkler tarafından kaybedilmemesi Türk ve Dünya tarihi açısından bir çok gelişmelere sahne olmuştur.
Çanakkale Zaferi tarihsel açıdan bütün dünya toplumlarını etkilemiş destansı bir zaferdir.
Türk askerleri Çanakkale Savaşı’nda olağanüstü bir mücadele örneği sergileyerek her ne pahasına olursa olsun düşmana geçit vermemiştir. Bu büyük zafer, Mili Mücadele ruhunun bütün yurtta artmasına sebep olduğu gibi, sömürge altında bulunan dünya toplumlarının bile “milli kurtuluş fikri” taşımasına sebep olmuştur. Bu fikir, ileriki yıllarda sömürge altında bulunan ülkelerin bağımsızlık mücadelesine girmelerini sağlamış, sömürgeci devletlerin işini zora sokmuştur.
Cumhuriyet dönemindeki eğitim açığı
Osmanlı ordusunda bulunan çok sayıda subay ve yedek subayın şehit olması nedeniyle, Cumhuriyetin ilk yıllarında kalkınma için gerekli olan eğitilmiş insan açığı ortaya çıkmıştır. Eğitim alanında gerçekleştirilen devrimler ile bu açık kapatılmaya çalışılmıştır.
Çanakkale Savaşı’nın dünya ekonomik gelişmelerine etkisi
Çanakkale Savaşı, dünya ekonomik gelişmelerine de yön vermiştir. I.Dünya Savaşı’nın uzaması ile birlikte savaş sanayisine yönelen Avrupa’da, sanayi gereksinimler ABD ve Japonya’dan karşılanmıştır. Bu durum ABD ve Japonya’nın ekonomik açıdan güçlü ülkeler haline gelmesine neden olmuştur.
Çanakkale Zaferi’nin Milli Mücadele’ye etkisi
Türk milletinin bu başarısı Kurtuluş Mücadelesinde de etkili olmuş,Türkleri tarih sahnesinden silme peşinde koşan ülkelerin bu emellerini hiçbir zaman yerine getiremeyecekleri kanaati milletçe kabul görmüştür. Çanakkale’de birçok şehit ve gazi veren Türk milleti, Atatürk’ün önderliğinde tek bir çatı altında toplanarak, nihayet bağımsızlık mücadelesini kazanıp, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur.
Çanakkale Savaşlarının Türk ve Dünya Tarihi açısından önemi ve günümüze yansıyan boyutları
1) GENEL
Çanakkale Cephesi’nin başta deniz harekatı (Boğaz’ın zorlanması) ve onu izleyen kara hareketleri, kuşkusuz sıradan birer askeri operasyon ya da savaş olayları gibi irdelenemez. Boğazların (Çanakkale ve İstanbul), klasik, dar bir çerçeve ve anlamda sadece Akdeniz’in Karadeniz’e, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan su geçitleri ya da köprülerden ibaret olduğu düşünülemez.
Türk Boğazları, coğrafyadan kaynaklanan durumuyla Akdeniz’in birbirinden önemli diğer stratejik değer taşıyan su geçitlerinden Cebelitarık ve Süveyş Kanalıyla da bütünleşmektedir. Böylece Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının, aynı zamanda Atlas ve Hint okyanusları gibi dünyanın diğer büyük deniz ve kıta kara parçalarını da birbirine bağlayan geniş kapsamlı jeopolitik konumuyla dünya siyaset ve ekonomisi üzerine olan etkilerini bugün de korumakta olduğu görülür. Gerçekten Türk Boğazlari, uluslararası ilişkilere yön vermede, bölgesinde daima bir odak noktası oluşturmuştur.Bu nedenlerledir ki, tarihin eski dönemlerinden beri bu önemli pozisyonla Avrupa, Asya ve Afrika ülkeleri arasında başlamış olan ekonomik, ticari ve siyasi ilşkilerle askeri operasyonların, hep Boğazlar bölgesinde cereyan ettiği görülür. Başka bir deyişle, Boğazlar, hemen hemen tarih boyunca dünyanın diğer bölgelerinde pek görülmemiş ardı arkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur.
Yukarıdaki kısa açıklamaların ışığı altında Çanakkale savaşlarının sonuçları üzerindeki değerlendirmeler, kuşkusuz daha bir anlam ve önem taşımaktadır. Bu değerlendirmelerin daha gerçekçi olabilmesi için büyük devletlerin Türk boğazları üzerindeki emellerine kısaca eğilmekte yarar vardır.
Rusya’nın öteden beri bilinen boğazlar üzerinden ılık denizlere ulaşma emelleri; İngiltere’nin, “denizlere egemen olan, dünyaya hakim olur” teorisine dayanarak XIX. Yüzyıldan beri güttüğü Rusya’nın Akdeniz’e çıkmasını önleme siyaseti; Almanya’nın “Drank Nach Osten (Doğu’ya doğru) politikası; Napolyon’un, “İstanbul anahtardır, İstanbul!a egemen olan dünyaya hükmedecektir” sentezine dayanan Fransızların politik duyarlılıkları, hep boğazlar üzerinde düğümlenmektedir.
Büyük devletlerin, boğazlar üzerindeki bu tarihi emelleri, onları, kendi aralarında da bir takım gizli mücadelelere yöneltmiştir.
İşte boğazlar üzerindeki çıkar çatışmalarıdır ki, İngiliz ve Fransızları, Ruslardan önce İstanbul’u ele geçirerek Karadeniz Boğazı’na el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesi’nin açılmasında başlıca etken olmuştur. Ruslara silah ve malzeme yardımı akışını sağlamak sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur. Burada büyük devletlerin boğazlar üzerindeki tarihi emellerini ortaya koyarken bu devletlerden İngiltere’nin Çanakkale Cephesi’nin açılmasında birinci derecede aktif rol aldığını da belirtmek doğru olur. Gerçekten İngiliz Bahriye Nazırı Churchill, bu cephenin açılmasının baş mimarı olmuş, gerek kendisi gerekse diğer İngiliz liderleri, Türkiye’nin askeri gücünü ve kapasitesini ciddiye almamış, “Sınırlı bir cezalandırma, direnmekten vazgeçip dize geleceği” gibi büyük bir yanılgıya düşmüşlerdi. Başka bir deyişle, Türk askeri gücü, matematiksel ölçülere vurularak küçümsenmiş, Türk askerinin asıl manevi gücü hiç de hesaba katılmamıştır. İşte bu büyük yanılgılardır ki, onları, önce zamanın en modern silahlarıyla donatılmış zırhlılardan oluşan görkemli donanmasından en güçlülerini Boğaz’ın derin sularına gömerek terk etmek, sonra da karada aldıkları beklemedikleri yenilginin sonucu olarak, Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmak zorunda kalmaktan kurtaramamıştır.
Anlaşma devletlerinin, Çanakkale serüveni bu suretle noktalandıktan sonra, bu savaşların yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, Türkiye ve uluslararası politika ve diplomasi tarihi açısından ortaya koyduğu sonuçları şöylece özetlemek mümkün olacaktır:
SİYASİ SONUÇLARI
a. Çanakkale’de deniz ve karada kazanılmış bulunan zaferler, Balkan felaketiyle içte ve dışta sarsılmış bulunan Osmanlı Devleti’nin prestijini kurtarıp güçlendirmiş, hükümetin bir bunalıma girmeden iktidarda kalış sürecini uzatmıştır.
b. Gelibolu Yarımadası’nda elde edilen zafr, Türk’ün eski güç ve dinamizmini koruduğunu, çöküntü dönemini yaşayan ve can çekişen bir imparatorluk içindeki kahraman bir ulusun varlığını yeniden ortaya koymuştur. Bir başka deyişle, Çanakkale’de ölmesini bilenler, Türk milletinin tarihten silinmeden ilelebet var olacağını kanıtlamıştır.
c. Bu parlak zafer, Batılıların Doğulu müttefiki Rusya’ya ulaşmasına fırsat vermemiş, mahsur kalan Çarlık Rusya’sı içeriden çökerek, Bolşevikliğin pençesine düşmüştür.
d. Türk savunması aşılabilmiş ve Boğaz açılabilmiş olsaydı, savaş kısa sürede biter, Rus ihtilali patlak vermez, böylece müttefikleriyle birlikte zaferi paylaşmak da gecikmeyecek olan Rusya
e. Anlaşma Devletleri’nin Çanakkale’deki başarısızlıkları, başlangıçta savaşa katılmamış olan Balkan Devletleri’nin tutumlarını da farklı yönde etkilemiştir.
f. Örneğin Bulgaristan, Merkez devletlerinin yanında yer alırken Romanya, Yunanistan ve İtalya’nın daha bir süre savaş dışında kalmalarını sağladığı gibi, Arap ayaklanmalarını da bir yıl kadar geciktirmiştir.
g. Birleşik Filo’nun Boğaz’da uğradığı yenilgi, İngiltere ve Fransa’nın prestijini bir hayli sarsmış, özellikle İngilizlerin, denizlerdeki tartışılmaz üstünlüğü imajını ortadan kaldırmıştır. Bu da onların sömürgelerindeki bağımsızlık ve özgürlük akımlarının doğusuna ve dolayısıyla dünya siyasi haritasını değiştiren bazı gelişmelere yol açmıştır.
h. Gerçekten Avustralya ve Yeni Zelanda gibi o zamanki İngiliz dominyonu deniz aşırı ülkeler askerleri, Çanakkale’de hayatlarını yitirirken dimağlarında kıvrılan birtakım sorular (Niçin, kimin için dövüştükleri gibi), onlar da git gide ulusal bilincin ilk kıvılcımlarını oluşturmayı geciktirmemiştir.
i. Nitekim, 9 Eylül 1922’de yunanlılar denize döküldükten sonra, muzaffer Türk ordularının boğazlar bölgesine kaydırılmaları üzerine, Churchill’in Avustralya’dan yeniden yardım isteğine karşı, bu ülkenin başbakanı, “Tek bir askerin hayatını tehlikeye koymayacağını ve yeniden savaşa karar verilirse, dominyondan iş birliği istenmemesi gerektiğini” vurgulamıştı.
j. Çanakkale savaşlarının dikkate değer bir ilginç yanı da aylarca gece ve gündüz dövüşen iki hasım ordu askerleri arasında, belki de savaşın kaderini paylaşmanın getirdiği bir yakınlaşma ve dostluğun gözlenmesi olmuştur.
k. İşte bu durum, savaş sonrası ülkeler arasındaki siyasi ilişkileri de olumlu yönde etkilemiş, Avustralya ve Yeni Zelanda ile anlamlı dostlukların oluşmasında etken olmuştur.
l. Öte yandan Siyonist liderlerden Vladimir Eugeueniç JABOTİNSKİ’nin “Gelibolu’daki gönüllü Yahudi Birliği’nin Hikayesi” adlı eserinde belirttiği üzere, Gelibolu’daki savaşlara katılan altı yüz gönüllü Yahudi askerinin gösterdiği üstün çaba ve başarının davalarının dünyaya tanıtılması sonucu Orta Doğu’da bugünkü İsrail Devleti’nin oluşturulmasında büyük bir rolü olmuştur.
m. Gerçekten, 2 Kasım 1917’de benimsenen “Balfour Bildirisi”, bugünkü İsrail’in kurulmasında etken olması açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir.
n. Çanakkale Zaferi’nin en önemli ve anlamlı sonuçlarından birisi de, Doğu’nun en büyük imparatorluğu Çarlık Rusya’nın yıkılması yanında,ülkesinde güneş batmayan Büyük Britanya İmparatorluğu’nda da,ilk yarayı açmaya yetmiş olmasıydı. Böylece emperyalizm tam çökmüş olmasa bile bir hayli sarsılmıştı.
ASKERİ SONUÇLARI
a. 18 Mart 1915 Boğaz Savaşı’nda kazanılan zaferle İngiliz- Fransız donanmalarının Marmara’ya girerek bir ay içerisinde İstanbul’u ele geçirme planları suya düşürülmüştür.
b. 18 Mart yenilgisinden sonra, karaya yöneltilen çıkarmalarla başlatılan ve dönemin en güçlü zırhlılarının cehennem ateşleri altında günlerce süren mevzi savaşlarında Türk askerinin hiç sarsılmayan mücadele,azim ve direnişi ile karşılaşan İngiliz ve Fransızlar, daha fazla dayanamayıp bu kez de yarımadayı terk etmek zorunda kalmışlardır.
Böylece karada kazanılan bu ikinci zaferle de, Türk Ordusu’nun Balkan Savaşı’nda sarsılan prestiji kurtarılmıştır.
c. Çanakkale Savaşları Mustafa Kemal (Atatürk) gibi bir dahiyi yaratmış, Birinci Dünya Harbi’ni izleyen Türk Milli Mücadelesi’nin bu eşsiz liderini Türk Ulusu’na kazandırmıştır.
d. Bu zafer, İngiliz ve Fransızlar’ın, Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakarak Almanya’nın güneydoğudan kuşatılmasını amaçlayan stratejisini boşa çıkarmak suretiyle savaşın iki yıl uzamasına neden olmuştur.
e. Boğaz’ın açılmaması, Rusya’yı yalnız silah ve malzeme yardımından yoksun bırakmakla kalmamıştır. Aynı zamanda yarım milyonu bulan İngiliz ve Fransız askerini bu cepheye çekerek Alman Cephesi’nden uzakta tutmuş ve Almanya’nın Doğu Avrupa Cephesi’ndeki harekatını kolaylaştırmıştır.
f. Çanakkale’de kazanılan zafer, Türk’ün bittiği sanılan askeri gücünün tükenmediğini, koşullar ne kadar ağır olursa olsun iyi yönetildiği takdirde, tüm zorlukların üstesinden gelebilecek güç ve inanca sahip bulunduğunu dünyaya kanıtlamıştır.
g. Bol cephaneye dayanan yoğun donanma bombardımanları altında bırakılan Türk askeri, kendisine özgü sabır ve serin kanlılıkla görevinin başında yılmadan direnişini sürdürmüştür. Öte yandan,bu dev armadalar, eski birtakım demode toplarla alay edercesine savaşıyor, karadaki Türk topçusu, buna sadece 1.900 mermi ile karşılık verebilirken onlar tek bir bataryamıza (Dardanos’a) 4.000 mermi fırlatıyorlardı.
h. On sekiz savaş gemisiyle katıldıkları 18 Mart Savaşı’nda, yedisi savaş dışı bırakılıp üstlerindeki kırk dört top birden Boğaz sularına gömülürken, Müstahkem Mevkii Komutanlığı, topçu gücünü olduğu gibi koruyordu.
Böylece, Boğaz’ı geçerek, bir ay içerisinde Marmara’ya ve İstanbul’a ulaşabileceği hesabı içinde bulunan Birleşik Filo, Çanakkale’nin çetin savunması karşısında pes edip, yalnız denizden yapılan taarruz ve zorlamalarla başarıya ulaşamayacağı gerçeğini kabul etmek zorunda kalmıştır.
i. Dünyanın en büyük ve güçlü deniz gücüne sahip İngiltere’nin görkemli filosunun Boğaz Savaşı’nda düştüğü aczi, yarınların Çanakkale savunucuları hiçbir zaman belleklerinden çıkarmamalıdır. Çünkü, bu ve buna benzer girişim ve saldırılar, dün olduğu gibi gelecekte de yinelenebilir.
Şu da unutulmamalıdır ki, böyle bir saldırıyı ilerde göze alabilecek düşmanlar, karşılarında dünyadaki değişim ve gelişimlere gözlerini kapatmış bir Osmanlı Devleti yerine bu kez karşılarında, XX. Yüzyılın en son bilim ve teknolojisine dayanan en modern silahlarla donatılmış bulunan Cumhuriyet Silahlı Kuvvetlerini bulacaklardır.
j. İngiliz ve Fransızların yalnız donanmayla hedefe ulaşma çabalarının başarısızlıkla sonuçlanması onları, kara kuvvetleri ile Yarımada’ya çıkarma operasyonları düzenlemeye yöneltmiştir.
Ne var ki, bu yöndeki çabalarının da, beklenen sonucu vermeyeceğini anlayan İngiliz ve Fransızların, mevzii savaşlarına dönüşerek, asırlarca süren çetin Türk direnişi karşısında, geç kalmış olsalar da Yarımada’yı boşaltma kararı almak zorunda kaldıkları bir gerçektir.
k. Onların bu kararı alıp uygulamaya başlamalarının vaktinde haberinin alınamaması, Türk tarafı için kuşkusuz bir keşif ve istihbarat yanılgısıdır. Ancak, şu da bir gerçekti ki, Türk ordusu ağır silah ve cephane bakımından güçlü bir donanmanın desteğindeki İngilizleri denize dökecek durumda değildi. Sırbistan yolu açıldıktan sonra, müttefiklerimizin, ağır topçu ve makinalı tüfek gereksinimini hızla karşılamaları gerekirdi.
l. Aslında İngilizler, Yarımada’nın boşaltılmasını çok iyi planlamışlar, büyük bir gizlilik içerisinde ve ustaca da uygulamasını bilmişlerdir. Nitekim onlar bu sayede Yarımada’daki kuvvetlerini hemen hemen hiç kimseye zarar vermeden çekebilmeyi başarmışlardır.
m. Çanakkale Cephesi, deniz ve kara hareketleri ile birlikte incelendiğinde görülür ki, İngiltere ve Fransa’nın bir yıl boyunca Gelibolu Yarımadası’nda yarım milyondan fazla büyük bir kuvveti tutmak zorunda kalmaları ve bunun yüzde ellisini kaybetmiş bulunmaları haliyle diğer cephelere kuvvet ayırabilme açısından, savaşın genel gidişini etkilemiştir. Keza Türklerin de bu cepheye ayırdığı 300.000’den fazla askerden verdiği zayiatın 211.000’e ulaşmış olması diğer cephelerdekinden kıyaslanamayacak bir fazlalık göstermektedir. Bunun insan gücü açısından yarattığı boşluğun, yalnız Birinci Dünya Harbi sırasında değil, onu izleyen Türk İstiklal Harbi boyunca da hissedildiği bir gerçektir.
SOSYO-EKONOMİK SONUÇLARI
a. Boğazların açılarak Rusya’ya ulaşılması durumunda Rusya, dış alım satıma kavuşacağından, ekonomik dengesini kurabilecek, müttefikleri de Rusya ve Romanya’nın buğday kaynaklarından yararlanabileceklerdi ki, bu gerçekleşememiştir.
b. Keza boğazlar açılabilseydi; Tuna yolu da yeniden trafiğe açılıp Karadeniz’de toplanacak çeşitli devletlere ait 129 parça ticaret gemisinden yararlanma fırsatı elde edilmiş olacaktı. Böylece uluslar arası ticari ilişkiler, olumsuz yönde etkilenmeyecekti.
c.Kısaca denebilir ki; boğazların kapalı tutulması sayesinde, iki yıl uzayan savaş boyunca Anlaşma Devletleri’nin ekonomilerinde sıkıntılar yaratılmıştır. Bu durumsa, özellikle Rusya’yı bunalıma sürüklemekle kalmamış, bu yüzden rejim değişmiş (Komünizm gelmiş) ve bu devlet savaş dışı kalmıştır.
d. Çanakkale Zaferi’nin, yukarıda açıklanan uluslar arası ticari ve ekonomik alandaki etkileri yanında Türk Ulusu, 210.000-218.000’e ulaşan zayiatı arasında binlerce okumuş aydınını da birlikte yitirmiştir.
Gerçekten, kesin olmayan sayılara göre, 5.000’den fazla öğretmen, mülkiyeli,tıbbiyeli ve Türk ocaklarında yetişmiş aydın personelinden yoksun kalmıştır.
Böylece o günün koşullarında beyin takımı denebilen ve küçümsenmeyecek sayıları bulan bu gibi kayıpların, savaş sırasında olduğu kadar, bunu izleyen Kurtuluş Savaşı’mızda da olumsuz etkileri görülmüştür.
Bundan başka Cumhuriyet’in ilanından sonra, ATATÜRK’ün başlattığı inkılaplar ve buna paralel yapılan reformların, kitlelere yaygınlaştırılıp mal edilmesinde de hayli sıkıntılara düşülmüştür.
Çanakkale Savaşlarının Önemi ve Sonuçları
Anadolu Yarımadası’nın kuzey batısında bulunan, Ege ve Marmara denizlerini birbirine bağlayan Çanakkale Boğazı, İstanbul Boğazı ile Asya-Avrupa ve Akdeniz-Karadeniz bağlantılarını sağlayan önemli bir su yoludur. Osmanlı başkenti İstanbul’un anahtarı olan Çanakkale Boğazı, Rusya’nın sıcak denizlere açılma yolu olması ve stratejik öneme sahip bulunması nedeniyle pek çok siyasî mücadeleye ve silâhlı çatışmaya sebep olmuştur.
Sanayii, ekonomik ve askerî alanlarda güç kazanan Avrupa devletleri, XX. yüzyıl başlarından itibaren aralarındaki siyasî anlaşmazlıkları bir yana bırakarak, “hasta adam” diye nitelendirdikleri Osmanlı Devleti’ni parçalama ve paylaşmada iş birliğine başlamışlardı.
Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilân etmesini, Selanik, Girit ve Ege adalarının Yunanistan’a geçmesi izledi. İngiltere Mısır’ı himaye altına alıp, Kıbrıs’ı ilhak ederken Yemen ayaklanmasını fırsat sayan İtalya, Trablus-garp ve oniki adaya el koydu.
Osmanlı ordusunu ıslah etmek için İstanbul’a gelen Alman askerî heyetleri ordudaki gelişmelere ve ordunun modernleştirilmesine katkı sağlamıştı. Ancak Osmanlı Devleti bağımsızlıklarını kısa bir süre önce ilân etmiş olan Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ ile girdiği 1912 Birinci Balkan Savaşında Avrupa topraklarını kaybetmiş ve 1913 İkinci Balkan Savaşı’yla ancak Doğu Trakya’yı geri alabilmişti. Balkan Savaşlarında uğranılan bu yenilgi, Osmanlı Devleti ve ordusunun prestijini sarsmıştı.
Ordu, modern silahlardan ve teçhizattan mahrum, donanma ise eski gemilerden ibaretti. Maliyesi çökmüş olan ülke, iç huzursuzluklarla kaynıyor, bunlara bir de azınlıkların devleti parçalama girişimleri ve Avrupa devletlerinin baskıları ekleniyordu.
İçte ve dışta sarsılan saygınlığını yeniden kazanmak isteyen Osmanlı Devleti, askerî ve siyasî yönden bir toparlanma sürecine girmeye çalıştı. Orduda Alman tarzı teşkilât ve eğim uygulamaları için Almanya’dan yeni ıslah heyetleri çağırıldı. Bu heyetlerle gelen Alman subaylar, savaş başladıktan sonra karargah ve birliklerde görev yapmışlardır. Daha önceki heyetlerle gelenler Türk birliklerinde görev almadıkları halde, yeni gelenler birliklerimizin komuta kademelerinde görev almışlardır. Çanakkale Cephesi’nde 5 nci ordu komutanlığına getirilen Liman von Sanders, ıslah heyetleriyle gelmiş bir Alman generaliydi.
Bu arada, Avrupa’da büyük devletler arasındaki siyasî, ekonomik ve askerî rekabetler ülkeleri büyük bir savaşa doğru sürüklemekteydi. Osmanlı Devleti, İngiltere. Fransa ve Rusya’dan oluşan Üçlü İtilâf Devletleriyle ittifak yapma girişimlerinde bulundu. Ancak, İtilâf Devletleri, yıkılmasını yakın gördükleri “Hasta Adam” Osmanlı Devleti’nin yükünü taşımak istemediklerinden ve tam aksine son Osmanlı topraklarını da paylaşma hevesinde olduklarından böyle bir ittifaka yanaşmadılar. Bunun yanında Osmanlı Devleti’nin savaşta tarafsız kalmasını tercih ediyorlardı. Çünkü böyle bir durumda Osmanlı Devleti savaşa girerse cepheler çoğalacak ve kuvvetleri bölünecek ve Rusya’ya boğazlar yoluyla yardım gönderilmesi de zora girecekti.
İtilâf Devletlerinin, Almanya’nın yanına ittiği Osmanlı Devleti, böylece kendini hazır olmadığı bir savaşın eşiğinde buldu. I. Dünya Savaşı’nda on ayrı cephede savaşmak zorunda kalan Osmanlı ordusunun zafer kazandığı cephelerinden birisi de Çanakkale cephesidir.
18 Mart 1915-9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan Çanakkale Muharebeleri, Türk askerlerinin yazdığı bir kahramanlık destanıdır. Türk askeri, denizde ve karada, kendinden kat kat üstün kuvvetlerle savaşmış ve vatan toprağını büyük bir fedakarlıkla savunmuştur.
En son teknolojiyle donatılmış olan Birleşik Filo, 18 Mart 1915 günü, Türk denizcileri ve topçuları tarafından Çanakkale Boğazı’nın sularına gömülmüş, karadan geçmeye teşebbüs eden İtilâf kuvvetlen, Türk süngüsüyle durdurulmuş ve Gelibolu Yarımadası’ndan çekilmek zorunda bırakılmıştır.
Kahraman Mehmetçiğin, gözünü kırpmadan ölüme atılarak kazandığı Çanakkale Zaferi’nin Türk ulusuna en büyük armağanı, Mustafa Kemal ATATÜRK olmuştur. Mustafa Kemal ATATÜRK Çanakkale muharebelerinde askerî dehasını ve liderlik özelliklerini gösterme fırsatı bulmuş ve muharebeler sonunda Türk milleti nezdinde tanınmış bir komutan olarak ortaya çıkmıştır.
Daha önceden de belirtildiği gibi, Çanakkale ve İstanbul Boğazları, Karadeniz’i Akdeniz’e, Asya’yı Avrupa’ya bağlamaları dolayısıyla büyük bir stratejik öneme sahiptirler ve tarih boyunca birçok mücadeleye sahne olmuşlardır.
Ortaya çıkan sonuçlar dolayısıyla, bu mücadelelerin en önemlisi ve en kanlısı Birinci Dünya Savaşı’nda, İngilizlerin Çanakkale Cephesi’ni açmalarıyla başlayan Çanakkale savaşlarıdır. En güçlü ve modern silâhlarla donanmış olarak Boğaz’a saldıran İtilâf kuvvetleri, manevî gücünü dikkate almadan küçümsedikleri Türk ordusundan önce denizde, sonra da karada beklemedikleri bir cevap aldılar. Savaş alanını Türk top, mayın ve süngülerine terk ederek geri çekildiler.
Çanakkale Savaşlarını aşağıda açıklanacağı gibi değerlendirmek yanlış olmayacaktır:
1-Çanakkale savaşları Türk ordusunun ve Türk milletinin dirilişinin başlangıcıdır. Uzun yıllardan beri önemli askerî mağlubiyetler yaşayan Türk ordusu kendisini, bıçağın kemiğe dayandığı yerde yani Çanakkale’ de bulmuştur. Türk milleti de uzun yıllardır yaşadığı mağlubiyetlerin ezikliğinden Çanakkale savaşlarıyla kurtulmuştur.
2-Çanakkale savaşları Türk insanının inanç ve azminin modern teknolojiye üstün geldiği savaşlardır. Çanakkale’de Türk insanı, Türk askeri, dönemin en üstün iki donanmasına ve sayıca, silâhça çok çok üstün kara ordularına galip gelmiştir.
3-Çanakkale muharebeleri Emperyalizmin gururunun kırıldığı yerdir. Çanakkale’de dünyanın en büyük iki sömürgeci imparatorluğu olan İngiltere ve Fransa’nın başarısız olmaları bütün emperyalist güçlerin gururunu kırmış ve onların sömürgesi durumunda olan ülkelerde İngiliz ve Fransızların da mağlup edilebileceği düşünce ve kanaatinin doğmasına sebep olmuştur.
4-Çanakkale savaşları olağanüstü şartların ve olağanüstü mücadelelerin savaşıdır. Normal şartlarda kazanılabilecek bir savaş değildir. Türk insanındaki vatanını koruma azmi ve ruhu bilinmeden Çanakkale savaşlarını kavrayabilmek mümkün değildir.
Türk insanı, Türk askeri Çanakkale’de, bu savunmanın, bu muharebenin bir ölüm – kalım mücadelesi olduğunu görmüş ve gelecek nesillerinin varlığı ve bağımsızlığı için hayatını vatanına feda etmekten hiç çekinmemiştir. Bunu en iyi anlatanlardan biri de Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. O, şöyle diyor : “…Kahramanlık peşinde koşanlardan değiliz. Ama Bomba Sırtı olayını da anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre… Yani ölüm muhakkak. Birinci sıradakiler kamilen vuruluyor. İkincidekiler hemen onların yerini alıyor… Fakat ne kadar büyük bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor. Üç dakikaya kadar öleceğini biliyor… En ufak bir tereddüt ve sarsılma yok. Bilenler Kuran-ı Kerim okuyarak cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler dualar okuyarak siperlerden çıkıp taarruza geçiyorlar. Bu Türk askerindeki yüksek ruhu gösteren hayrete ve takdire değer bir ruhtur… Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur…”
Türk askerindeki bu yüksek ruhun muharebeler sırasındaki tezahürünü bir de bir yabancı askerden dinleyelim: ”…23 Nisan 1915 günü Conkbayır’ında Türkler ve Birleşik Kuvvetler arasında korkunç siper savaşları oluyor. Siperler arasında 8-10 m. mesafe var. Süngü hücumundan sonra savaşa ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. Yaralılar ve ölüler toplanıyor. İki siper arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz Yüzbaşı avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor, kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak hiçbir siperden kimse çıkıp yardım edemiyor. Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından arslan yapılı bir Türk askeri silâhsız siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık. Kimse nefes alamıyor, ona bakıyorduk. Asker yavaş adımlarla yürüyor siper-dekiler kendisine nişan almış bekliyordu. Asker yaralı İngiliz subayını ok-şar gibi yerden kucakladı, kolunu omzuna attı ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kendi siperlerine döndü. Teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu. Dünyanın en yürekli ve kahraman askeri Mehmetçiğe derin sevgi ve saygılar.
Üsteğmen Cosey”
(Sonradan Avustralya Genel Valisi olmuştur.)
Türk ve dünya harp tarihinde önemli bir yer tutan Çanakkale savaşlarının sonuçlarını söyle sıralayabiliriz:
Siyasî Sonuçlar
Çanakkale Zaferi, Balkan Savaşlarıyla içte ve dışta sarsılmış olan devlet prestijini kurtarıp güçlendirmiş, İttihat ve Terakki Hükümeti’nin iktidarda kalış süresini uzatmıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Balkan harbinde alnımıza sürülen lekeyi Çanakkale’de temizleyebildik…”
- Çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu içinde Türk ulusunun hala gücünü ve dinamizmini koruduğunu göstermiştir.
- Çanakkale Zaferi, müttefiklerinin yardımından yoksun kalan Çarlık Rusya’sının çökmesine ve Bolşevik rejiminin yerleşmesine yol açmıştır.
- Henüz savaşa katılmamış olan devletlerin tutumlarını etkilemiştir. Bulgaristan Merkezi devletlerin yanında yer almış, Romanya, Yunanistan ve İtalya bir süre daha savaş dışında kalmış ve Arap isyanı da bir süre gecikmiştir.
- Birleşik Kara Deniz Kuvveti’nin Boğaz’ı geçemeyişi, İngiltere ve Fransa’nın askerî ve siyasî prestijini sarsmış; bu devletlerin sömürgelerinde bağımsızlık ve özgürlük akımlarının doğmasına, dolayısıyla da dünya haritalarında bazı değişikliklere yol açmıştır.
- Çanakkale’de savaşın Avustralya ve Yeni Zelandalıların millî bilinçlerinin oluşmasında etken olduğu gibi, savaş sırasında ve sonrasında bu ülke vatandaşları ve hükümetleri ile dostlukların ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Boğazların Birinci Dünya Savaşı başında Osmanlı Devleti tarafından kapatılıp, savaşın sonuna kadar açılmaması, uluslararası ticari ilişkileri, Karadeniz’e komşu ülkelerin ticaretini olumsuz etkilemiştir.
Askerî Sonuçlar
- Çanakkale muharebelerine Türkler 310.000, İngilizler 460.000 (yabancı kaynaklara göre 410.000), Fransızlar 79.000 kişilik kuvvetlerle katılmışlardır.
- Bu muharebelerde İtilâf kuvvetleri, Türk kaynaklarına göre toplam 180.000 (İngilizler 155.000, Fransızlar 25.000), yabancı kaynaklara göre de toplam 252.000 (İngilizler 205.000, Fransızlar 47.000) zayiat vermişlerdir. Türkler ise kara muharebelerinde 57.084, deniz muharebelerinde 179, toplam 57.263′ü şehit, geri kalanı yaralı, esir ve kayıp olmak üzere 211.000 zayiat vermişlerdir.
- Birleşik Filo’nun Boğazları geçerek İstanbul’u ele geçirme plânları suya düşmüş ve böylece hükümet çevrelerinde ortaya çıkan ve halka da yansıyan İstanbul’un elden çıkması korkusu da silinmiştir.
- 18 Mart Deniz Zaferi, Gelibolu Yarımadası’nda cereyan eden kara muharebelerinde, Türk askeri için büyük bir moral kaynağı olmuş, Türk ordusunun prestijini iade etmiştir.
- Çanakkale Zaferinin Türk ulusuna en büyük armağanı, kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun askerî dehasını ortaya çıkarmasıdır.
- Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakarak Almanya’yı kuşatmayı amaçlayan İtilâf devletleri plânını boşa çıkaran Çanakkale Zaferi, savaşın en az iki yıl daha uzamasına neden olmuştur.
- Çanakkale Boğazı’nın kapatılması, Rusya’nın müttefiklerinin silâh ve cephane yardımından yoksun bırakmış ve Türk cephelerinde yarım milyonu aşkın İngiliz ve Fransız askerini tesbit etmiş olduğundan, Almanya’nın doğu cephesi harekatını kolaylaştırmıştır.
- Dünyanın en güçlü donanmasına ve en iyi teçhiz edilmiş ordularına karşı koyan Çanakkale savunucuları, Türk İstiklal Harbi savaşlarına örnek olmuştur.
- Çanakkale Cephesi’nde İngiltere ve Fransa’nın yarım milyonu aşkın kuvvet bulundurmaları ve bu kuvvetin yarısının savaş gücünü kaybetmesi savaşın genel seyrini etkilemiştir.
- Türklerin bu cepheye ayırdıkları 300.000′i aşkın kuvvetin 211.000′inin zayiata uğraması, Türk İstiklâl Harbi’nde insan gücü açısından bir boşluk yaratmıştır.
- Çanakkale savaşlarında yüz binden fazla okumuş ve aydın Türk kaybedilmiş, bu kaybın olumsuz etkileri Türk İstiklâl Harbi’nde ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde görülmüştür. Mustafa Kemal ATATÜRK bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Biz Çanakkale’de bir Dar-ül fünun (Üniversite) gömdük.”
Çanakkale Savaşının Önemi ve Sonuçları
Çanakkale Cephesi’nin deniz harekatı (Boğaz’ın zorlanması), kuşkusuz sıradan bir askeri harekat, ya da muharebe olayı değildir. Boğazlar, konumu ve tarihi önemi itibariyle, İstanbul Karadeniz kapısı, Çanakkale de Ege Denizi kapısı olarak, geçmişte taşıdıkları ve çağımızda taşımakta oldukları stratejik önem ve değer açısından daima birlikte mütalaa edilmiş ve edilmektedir.
Her iki boğaz, klasik ve dar çerçevede sadece Akdeniz’i Karadeniz’e, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan su geçitleri ya da köprüler değil, Akdeniz’in öteki önemli su geçitlerinden Cebelitarık ve Süveyş kanalı ile de bütünleşerek, dünyanın büyük denizlerini (Atlas ve Hint okyanusu gibi) ve büyük kıta kara parçalarını birbirine bağlayan, daha geniş anlamdaki jeopolitik konumuyla, dünya siyaset ve iktisadiyatı üzerine olan etkilerini bu gün de korumaktadır. Bu nedenlerledir ki, Türk Boğazları, uluslararası ilişkilere yön vermede daima odak noktası olmuşlardır.
Gerçekten tarihin eski dönemlerinden beri ön planda, Avrupa ve Asya ülkeleri arasında başlamış olan ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerle, askeri hareketler, sürekli olarak Boğazlar bölgesinde cereyan etmiştir. Başka bir deyişle Boğazlar, dünyanın diğer parçalarında pek görülmemiş ardı arkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur.
Boğazların tarihin akışı içindeki stratejik durumu ve jeopolitik konumuyla ilgili yukarıdaki kısa açıklamaların ışığı altında, Çanakkale Muharebelerinin sonuçları üzerindeki değerlendirmeler, kuşkusuz daha bir önem ve anlam taşıyacaktır. Böylesine bir değerlendirmenin daha gerçekçi ve sağlıklı olabilmesi ise, büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki ulusal emellerine kısaca da olsa, bir göz atılmasını gerektirir.
Birinci Dünya Harbi öncesinin başlıca büyük devletlerinden Almanya’nın, “Drang Nach Osten (doğuya doğru) politikası”, Rusya’nın ılık denizlere ulaşma emelleri; İngiltere’nin, “denizlere egemen olan dünyaya hakim olur” teorisine dayanarak, özellikle XIX. yüzyıldan bu yana güttüğü Rusya’nın Akdeniz’e çıkmasını engelleme siyaseti, hep Türk boğazlarında düğümlenmektedir.
Boğazların bu tartışma götürmez önemi konusunda Napolyon “İstanbul bir anahtardır. Istanbul’a egemen olan dünyaya hükmedecektir. Eğer Rusya, Çanakkale Boğazı’nı ele geçirecek olursa, Tulon, Napoli ve Korfu kapılarına dayanmış olacaktır” [431) demekle, Fransa’nın Boğazlar üzerindeki duyarlılığını açık seçik ortaya koymuş olmaktadır.
Rusya’nın görüşüyse, Genelkurmay Başkanı Kropatki’nin bir raporunda; XX. yüzyılda Rusya’nın en önemli işinin, Istanbul Boğazı’nı ele geçirmek olduğuna işaretle, Osmanlı Devleti’ni, Boğazı Rusya’ya bırakmaya hazırlamalı ve Almanya ile anlaşma yapmalıdır” şeklinde ifadesini bulmaktadır.
Büyük devletlerin Boğazlar üzerindeki kısaca açıklanan bu emelleri, onları kendi aralarında da gizli birtakım mücadelelere yöneltmiştir.
Nitekim, Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, Çar tarafından da onaylanan bir raporunda; “Boğazların güçlü bir devletin eline geçmesi, tüm Güney Rusya’nın ekonomik hayatının, o devletin egemenliği altına girmesidir” demekte ve bu durumun önlenmesi için, Istanbul’un alınmasını önermektedir.
Öte yandan Kasım 1911’de Rusya’nın, Osmanlı Hükümeti’ne Boğazlar üzerindeki istekleriyle ilgili bir notasından haberdar edilen Ingiltere ve Fransa, Rus isteklerini reddetmişlerdir.
Keza Rusya’nın bu ve buna benzer çeşitli tarihlerdeki yinelenen daha birçok istek ve baskılarının birbirini izlemesi, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda Merkez Devletleri safına kaymasında büyük bir etken olmuştu.
Işte Boğazlar üzerindeki bu gizli çıkar çatışmalarıdır ki, Ingiliz ve Fransızlar’ı Istanbul’u almaya ve Ruslar’dan önce Karadeniz Boğazı’na el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesi’nin açılmasında başlıca etken olmuştur.Ruslara silah ve malzeme yardımı sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur.
Böylece büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki tarihi emellerini ortaya koyarken, bu devletlerden Ingiltere’nin bu cephenin açılmasında birinci derecede aktif rol aldığını da belirtmek doğru olur.Nitekim Ingiliz Donanma Bakanı Churchill, cephenin açılmasında büyük çaba göstermiş ve etkili olmuştur.Gerçekten o, bu cephenin açılmasının baş mimari olmuş, Türklerin askeri gücünü ciddiye almamış, olayı basit ve sadece “sınırlı bir cezalandırma hareketi” olarak görmüştü. En güçlü ve modern silahlarla donatılmış zırhlılarının Boğaz’da görünüvermesiyle, Türklerin direnmekten vazgeçeceğini sanmıştı.
Kuşkusuz bu büyük bir yanılgıydı. Ingilizler, Çanakkale’deki Türk savunmasını ve askerini sadece matematiksel ölçülere vurup, onun yüksek manevi gücünü görmezlikten gelerek, büyük bir hesap hatasına düştüler ve sonunda, önce denizde, sonra da karada hiç de beklemedikleri amansız cevabı aldılar.Böylece onlar, zaferi Boğaz’da, Türk top ve mayınlarına, karada Türk süngüsüne bırakarak çekilip gittiler.
Anlaşma Devletleri’nin Çanakkale serüveni bu suretle noktalandıktan sonra, yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, Türkiye ve uluslararası politika ve diplomasi tarihi açısından ortaya koyduğu önemli sonuçları da şöylece özetlemek mümkün olur.
ÇANAKKALE SAVAŞININ ASKERİ SONUÇLARI
1. Genellikle 18 Mart 1915’te geçen Boğaz Muharebesi’nde kazanılan zaferle, Birleşik Filo (İngiliz-Fransız donanmaları) nun Marmara’ya girerek, İmparatorluğun başkenti İstanbul’u bir ay içinde ele geçirme planları suya düşürülmüş, böylece hükümet çevrelerinde beliren ve halka yansıyan İstanbul’u kaybetme korkusu ortadan kalkmıştır.
2. Boğaz’da elde edilen bu ilk zafer, çok geçmeden Gelibolu Yarımadası’na yöneltilen çıkarmalarla başlatılarak, dünyanın en güçlü zırhlılarınca sürdürülen cehennemi bombardımanlar altında Türk askeri, yılmadan aylarca süren mevzi muharebelerinde yüksek bir moral ve doruğa ulaşan bir mücadele azmi örneği vermiş ve sonunda düşmanlarını yarımadayı terk etmek zorunda bırakmıştır.
3. Böylece karada kazanılmış bulunan bu ikinci ve nihai zaferle de, Türk ordusunun Balkan Savaşı’nda zedelenen ve hatta yok olmaya yüz tutan prestiji kurtarılmıştır.
4. Deniz ve kara. harekatıyla bir bütün olarak gerçekleştirilip tüm anlamı ve çarpıcılığıyla Türk Harp Tarihi’nde yerini alan Çanakkale Muharebeleri, Mustafa Kemal (Atatürk) gibi bir dahiyi yaratmış, Birinci Dünya Harbi’nin bitiminden hemen sonra başlayacak Milli Mücadele’nin bu eşsiz liderini Türk ulusuna kazandırmıştır.
5. Çanakkale Zaferi, Anlaşma Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ni ilk ağızda savaş dışı bırakarak, Almanya’nın güneydoğudan kuşatılmasını amaçlayan stratejisini boşa çıkarmış, böylece savaşın en az iki yıl daha uzamasına neden olmuştur.
6. Çanakkale Boğazı’nın kapatılıp Rusya’ya geçit verilmemesi, onu müttefliklerinin silah ve malzeme yardımından yoksun etmekle kalmamış, yarım milyonu aşkın İngiliz ve Fransız askerini üzerine çekmekle bu kuvveti, Alman cephesinden uzak tutmuş ve Almanya’nın Doğu Cephesi’ndeki Harekatnı kolaylaştırmıştır.
7. Çanakkale Muharebelerinin diğer bir anlam ve önemi de, çöküntü donemini yaşamakta olan İmparatorluğun, dünya kamu oyunda yarattığı kötü imajın sonucu olarak, Türkün iyice tükendiği sanılan gücünün henüz tükenmemiş, koşullar nedenli ağır olursa olsun iyi sevk ve idare edilirse, tüm zorlukları yenebilecek güç ve inanca sahip olduğunu bu muharebelerde kanıtlamış olmasıdır.Bir başka deyişle düşman devletler, her nedense Osmanlı Devleti’ nın çöküşü olayıyla, onun asıl unsurunu oluşturan Türk ulusunun ceddinden miras olan savaş azim ve ruhuyla ,inanç gücünün birbirinden farklı şeyler olduğunu, bu muharebelerde çok daha iyi anlayabilmişlerdir.
8. Çanakkale Muharebeleri, Türk askerinin, dünyanın en güçlü zırhlıları ve en modern harp silah, araç gereç ve bol cephanesiyle donatılmış deniz ve kara ordularına karşı sergilediği başka ulusların askerleriyle kıyas götürmez direnç ,azim ve ruhu, Türk İstiklal Savaşımızın Kuvayı Milliye ruhuyla eş değer bir anlam taşıması açısından da ayrıca tarihsel bir değere sahiptir.
9. Gerçekten Boğaz Muharebesi’nde Birleşik Filo’nun kendisi için tehlikeler yaratan yalnız Dardanos Bataryası’nın yok edilmesi için kullandığı 400’ü aşan topçu mermisine karşın, sadece iki subayımızın şehit oluşu dışında, bataryaya ağır bir hasar verdirilememiştir. Halbuki Boğaz’daki obüs bataryalarımızın tek bir yaylım ateşi sırasında, Irresistable gemisinde 138 personelin yaşamını yitirdiği, İngiliz tebliğlerinde açıkça belirtilmiştir.
10. Çanakkale’de Türk askerleri, bol cephaneye dayanan, yoğun donanma ateşleri altında Türk’e özgü, sabır ve serin kanlılıkla görevinin başında kaya gibi dimdik ayakta kalmasını bilmiştir .Öte yandan bu dev armadalar, ateş etmesinden bile kuşkuya düşülen eski birtakım demode toplarla alay edercesine savaşıyor karadaki Türk topçusu, ona sadece 1900 mermi atabilirken, onlar tek bir bataryamıza (Dardanos”a) 4000 mermi kullanıyordu. Ne var ki, bu mermi yağmurundan karada hasar gören dört Türk topuna karşı, sadece batan düşman gemilerinin üstünde 44 topunun birden Boğaz sularına gömüldüğü görülüyordu.
11. Aynı Birleşik Filo’n’un, 18 Mart Boğaz Muharebesi’nde, 18 savaş gemisinden 7’si savaş dışında kalırken, Çanakkale Müstahkem Mevkii, savaş gücünü olduğu gibi koruyabiliyordu. Keza Filonun mayın arama ve tarayıcıları, 11 mayın hattı üzerinde döşenmiş mayınlardan sadece üç adedini etkisiz hale getirebilmişti.
12. Türk tabyalarında hasar gören toplardan çoğu, onarılıp kısa sürede ateşe hazır duruma sokuluyor, 3. bölgedeki (Boğaz’ın Marmara ile birleştiği kesim) tabya da, sapasağlam duruyordu. İşte bu durum karşısında Boğaz’ı geçemeden geri çekilen Birleşik Filo, Çanakkale’nin aşılamayan çetin savunması karşısında pes edip, yalnız denizden yapılacak zorlamalarla başarıya ulaşılamayacağı gerçeğini kabul etmek zorunda kalmıştır.
13. Dünyanın en büyük deniz gücüne sahip İngiltere’nin görkemli filosunun, Boğaz Muharebesi’nde düştüğü aczi, yarınların Çanakkale savunucuları hiç bir zaman hatırından çıkarmamalıdır. Çünkü, bu ve buna benzer saldırılar, geçmişte olduğu gibi gelecekte de yinelenebilir.Ne varki 18 Martı unutarak böyle bir saldırıyı ileride de göze alabilecek düşmanlar, karşılarında dünyanın yeniliklerine gözlerini kapamış bir Osmanlı Devleti yerine, bu kez XX. yüzyılın en son bilim ve teknolojisine dayanan en modern silahlarla donatılmış bulunan Cumhuriyet Silahlı Kuvvetleri’ni bulacaktır.
14. Çanakkale Cephesi deniz ve kara harekatıyla birlikte mütalaa edildiğinde görülür ki, bu cephede geçen muharebeler, hasım kuvvet olarak katılmış olan Ingiltere ve Fransa’nm, bir yıl boyunca Gelibolu Yarımadası’nda yarım milyondan fazla büyük bir kuvveti tutmak zorunda kalmaları ve bunun % 50’sini kaybetmiş bulunmaları, haliyle diğer cephelere kuvvet ayırabilme açısından savaşın genel seyrini etkilemiştir.Keza Türklerin de bu cepheye ayırdığı 300.000’den fazla askerden verdiği zayiatın, 211.000’e ulaşmış olması diğer cephelerdekinden kıyaslanamayacak bir fazlalık göstermektedir.Bunun insan gücü açısından yarattığı boşluk, yalnız Birinci Dünya Harbi sırasında değil, onu izleyen Türk İstiklal Harbi boyunca da hissedilmiştir.
ÇANAKKALE SAVAŞININ SİYASİ SONUÇLARI
1. Çanakkale’de denizde ve karada kazanılmış olan her iki zafer, Osmanlı’nın Balkan felatiyle içte ve dışta sarsılmış bulunan devlet prestijini kurtarıp güçlendrmiş, hükümetin iktidarda kalış sürelerini uzatmıştı.Anlaşma Devletleri’nin savaşın başından beri bekledikleri hükümet krizi olmamış ve kabine değişikliğine de gidilmemiştir.
2. Türk ulusunun tarihini süsleyen çok sayıdaki zaferlerine, Çanakkale’de, bütün dünyanın gözü önünde bir yenisini daha ekleyerek elde ettiği parlak zafer, onun eski güç ve dinamıiznıini koruduğunu, çöküntü dönemini yaşayan ve can çekişen bir imparatorluk içinde hala kahraman bir ulusun varlığını, yeniden ortaya koymuştur. Bir başka deyişle Çanakkale’de ölmesini bilenler, Türk milletinin tarihten silinmeden yaşayacağını kanıtlamıştır.
3. Çanakkale Zaferi, Batılıların Doğulu müttefiki Rusya’ya ulaşmasına olanak tanımamış, mahsur kalan koskoca Çarlık Rusyası içerden çökerek, Bolşevikliğin pençesine düşmüştür.
4. Çanakkale’de Türk savunması aşılabilse ve Boğaz açılabilmiş olsaydı, savaş kısa sürede biter, Rus ihtilali patlak vermez, verse bile, İngiltere ve Fransa’nın işe karışmasıyla bu ihtilal daha başlangıçta boğulabilirdi. Böylece müttefikleriyle birlikte zaferi paylaşmakta gecikmeyecek olan Ruslar, Çarlarının taksim planı gereği kendilerine daha işin başında söz verilen Boğazlar ve İstanbul’u işgal etmiş ve Deli Petro’dan beri izledikleri, “Açık denizlere ulaşma” politikalarını gerçekleştirmiş olurlardı.
5. Anlaşma Devletleri’nin Çanakkale’deki başarısızlıkları henüz savaşa katılmamış olan Balkan Devletleri’nin tutumlarını da farklı yönlerde etkilemiştir.Bulgaristan, Merkez Devletl’eri’nin yanında yer alırken, Romanya, Yunanistan ve Italya’nın daha bir süre savaş dışında kalmalarını sağladığı gibi, Arap ayaklanmasını bir yıla yakın bir süre geciktirmiştir.
6. Çanakkale Muharebeleri, Ingiltere’nin savaşın başından beri Japonya’dan yapmakta olduğu yardım talebini artırmasını istemesine rağmen, Japonya’nın bu istekleri çeşitli bahanelerle kabul etmemesine yol açmıştır.
7. Birleşik Filo’nun ağır yenilgiye uğrayıp Boğaz’ı geçemeyişi, İngiltere ve Fransa’nın, siyasi ve askeri prestijini bir hayli sarsmış, özellikle Ingiltere’nin denizlerdeki tarıtışılmaz üsıtünlüğü imajını ortadan kaldırmıştı. Bu durum, adı geçen devletlerin sömürgelerinde bağımsızlık ve özgürlük akımlarının doğuşuna ve dolayısıyla dünya siyasi haritasını değiştiren bazı gelişmelere yol açmıştır.
8. Keza Avusturalya ve Yeni Zelanda gibi Ingiliz dominyonu deniz aşırı ülke askerlerinin, sırf Ingiliz çıkarları uğruna Çanakkale’de Türklere karsı muharebeye zorlanıp, yabancı topraklarda hayatlarını yitirirken, kafalarında yer alan bir takım sorular (niçin ve kimin için döğüştükleri gibi), cepheden ailelerine gönderdikleri mektupların zamanla açıklanmasında anlaşılmaktaydı. Bu da, onlarda gitgide ulusal blincin kıvılcımlarını oluşturmakta gecikmedi.
Nitekim, 9 Eylül 1922’de Yunanlılar lzmir’de denize döküldükten sonra, muzaffer Türk ordularının Boğazlar bölgesine yönelip yaklaşmaları üzerine, Churchill’in dominyonlardan yeniden yardım istediği, Avusturalya başbakanının, “Tek bir askerin hayatına tehlikeye koymayacağını ve savaşa karar verilirse, dominyondan iş birliği istenmemesi gerektiğini” belirten anlamlı bir yanıtıyla karşılaşmıştı.
9. Çanakkale Muharebelerinin diğer ilginç bir yanı da, iki hasım ordunun döğüşken askerleri arasında yakınlaşmanın getirdiği dostluğun, zamanla artmış olmasıdır. Gerçekten Anzak asker ve komutanları, Çanakkale’de yiğitçe döğüşen Türklerin hem asker, hem de insancıl yönlerini yakından izleyerek, onların kendilerine tanıtıldığı gibi barbar bir ulusun çocukları olmadığını görüp anlamak fırsatını bulmuşlardı.İşte bu durum, ülkeler arasındaki siyasi ilişkileri de olumlu yönde etkilemiş ve savaş sonrasında, Asvusturalya ve Yeni Zelanda ile anlamlı dostlukların oluşmasının başlıca nedeni olmuştur.
10. Çanakkale Muharebelerinin bir başka ilginç tarafı da Orta Doğu’da bu günkü İsrail Devleti’nin kurulmasında etken bir rol almış olduğudur. Nitekim, Siyonist liderlerinden Vladimir Eugeueniç, Gelibolu’daki “Gönüllü Yahudi Birliğinin Hikayesi” adlı eserinde, konuyu açıkça şöyle dile getirmektedir “Gelibolu’ya yolladığımz 600 kadar gönüllü Yahudi askerlerinin savaşlar sırasında gösterdiği üstün çaba ve başarı, davamızın dünyaya tanıtılması ve dikkate alınması bakımından çok yararlı olmuştur.” Gerçekben Birinci Dünya Savaşı henüz sona ermemişken, 2 Kasım 1917’de benimsenen “Balfour Bildirisi”, bu günkü İsrail’in kurulmsında etken olması açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir.
11. Çanakkale Zaferi’nin daha ilginç ve anlamlı bir sonucu da, doğunun büyük bir imparatorluğunu oluşturan koskoca Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla kalmamış, ülkesinde güneş batmayan Batılı büyük devlet olan Büyük Britanya Imparatorluğu’nda da ilk yarayı açmaya yetmiş olmasıydı. Böylece emperyalizm tam çökmüş olmasa bile, bir hayli sarsılmıştır.
ÇANAKKALE SAVAŞININ SOSYO-EKONOMİK SONUÇLARI
1. Anlaşma Devletleri tarafından Boğazların açılarak Rusya’ya ulaşılması halinde Rusya, dış alım-satım olanağına kavuşacağından, ekonomik dengesini kurup sıkıntıdan kurtulacak, İngiltere-Fransa da Rusya ve Romanya’nın zengin buğday ürünlerinden yararlanıp, gerek silahlı kuvvetlerinin, gerekse halkının yiyecek gereksinimlerini sağlamış olacaklardı ki, bu gerçekleşememiştir.
2. Keza Boğazlar açılabilseydi, Tuna yolu da yeniden trafiğe açılıp Karadeniz’deki 120 parça ticaret gemisinden yararlanma olanağı elde edilecekti. Halbuki Çanakkale Zaferi, yalnız Rusya ile İngiltere, Fransa’nın değil, bunların aynı zamanda diğer Batılı devletlerle olan karşılıklı ticari ve ekonomik ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemiş, ne İngiltere, Fransa müttefiki Rusya’ya ihtiyacı olan silah ve cephaneyi ulaştırabilmiş, ne de Rusya Batılıların ihtiyacı olan buğdayını Akdeniz’e aktarabilmişti.
3. Birinci Dünya Savaşı başında Boğazların kapatılıp, bu savaş sonuna kadar açılamaması, kuşkusuz uluslararası ticari ilişkileri de olumsuz yönde etkilemişti. Nitekim, Karadeniz’de; İngiltere, Rusya, Fransa, Belçika ve İtalya’nın toplam 85; Yunanistan, Romanya, Danimarka, İsveç ve Hollanda’nın toplam 27; Almanya, Avusturya-Macaristan’ın toplam 17 olmak üzere, genel toplamı l29’u ve toplam tonajı 350.000’i bulan ticaret gemisi mahsur kalmıştı.
4. Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında kısaca denebilir ki, Çanakkale’de Türk Zaferi, iki yıl uzayan savaş boyunca Doğulu ve Batılı müttefik devletlerin (Rusya-İngiltere-Fransa) ekonomilerinde sıkıntılar yaratmıştır. Bu durum, özellikle Rusya’yı bunalıma sürüklemiş ve sonunda rejim değişikliğine (komünizme) kadar gidebilmiş ve böylece de Rusya’nın savaş dışı kalmasına yol açmıştır.
5. Zaferin, yukarıdaki ticari ve ekonomik etkinliklerinin yanında, Türk ulusu açısından sosyal alanda da etkileri görülmüştür. Çanakkale deniz ve kara muharebelerinde toplam 211.000 insan zayiatı veren Türk ulusu, bu arada binlerce okumuş ve aydınını da kaybetmişti. Kesin olmayan tahmini rakamlara göre, 100.000’den fazla öğretmen mülkiyeli, tıbbiyeli ve Türk ocaklarında yetişmiş okur-yazar yitirildiği sanılmaktadır. Böylece o günün koşullarında ülkenin beyin takımını oluşturan küçümsenemeyecek bir sayıya ulaşan bu kayıpların, olumsuz etkileri, savaş sırasında olduğu kadar, bu savaşı izleyen Türk İstiklal Savaşı’nda da fazlasıyla hissedilmiştir. Nitekim, 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra, Atatürk’ün başlattığı inkılaplar ve bunların paralelinde girişilen reformların kitlelere yaygınlaştırılıp mal edilmesinde, hayli sıkıntılar çekilmiştir.